Skip to content Skip to footer

Toplumda insanların konuşmaktan çekindiği bir konu olan HIV  ve AIDS’i su yüzüne çıkarmak için 8 kişiyle başlangıç yaptık bu hikayeye.

Uluslar arası Türk Tıp Öğrencileri Birliği  (TurkMSIC) Yeditepe ve EMSA Yeditepe adına çalışan gönüllü öğrenciler olarak akran eğitiminin gücüne inandık. Çünkü biliyorduk ki bizden başlayan bu güç, bütün topluma yayılacaktı. Bu amaçla, Pozitif Yaşam Derneği’nin desteğini de alarak stant çalışmaları ve çok katılımlı bir panel düzenledik. Prof. Dr. Gülden ÇELİK, Pozitif Yaşam Derneği İletişim Sorumlusu Çiğdem Şimşek ve Mandalina Kabukları kısa filminin Yönetmeni Mehmet İnan’ın katkılarıyla 8 Aralık 2011 tarihinde Yeditepe Üniversitesi’nde HIV/AIDS konulu Sağlık Panelimizi gerçekleştirdik.

Panel katılımcıları arasında Tıp Fakültesi, Eczacılık fakültesi, Diş Hekimliği fakültesi ve Genetik Bölümü’nden öğrenciler bulunmaktaydı. Toplumun aydınlık kesimi ve sağlık sektörüne hizmet edecek olan bu öğrenciler dahi birçok yanlış bilgiye sahipti ve önyargılarının boşluk girdabında soru işaretleriyle doluydular.

İlk başta kendimize şu soruyu yönelttik: ‘Ya ben HIV tanısı alsam nasıl yaşardım?’  İşte tam o anda HIV ile yaşamının gerçekleri yüzüme çarpılmaya başlamıştı.

Bazılarımıza göre HIV Pozitif kişi dış görünüşünden anlaşılabilirdi, iş başvurusu yaparken HIV tanısı alıp almadığı sorulmalıydı ve çok küçük bir ihtimalde olsa HIV Pozitif bir bebek dünyaya gelecekse, gebe kalınmamalıydı. Tükürükle bulaşabilirdi, HIV Pozitif bir anneyseniz, çocuğunuzu HIV ile infekte etme riskiniz olurdu. Bütün bu yanlış bilinen önyargılar Pozitif Yaşam Derneği’nden Çiğdem Şimşek’in katkılarıyla düzeltildi. HIV Pozitifler evlenebilirdi ve çocukları olabilirdi. HIV Pozitif bir anne çocuğunun elmasından ısırabilir, çikolatasından yiyebilirdi. Tükürükle, öpüşmeyle, tokalaşmayla bulaşmazdı.

Birçoğumuz bulaşma yolları hakkında bilgi sahibiydi ancak anneden bebeğe bulaş diyince anne sütü en son akla gelenler arasındaydı.

HIV’in Hepatit B den daha tehlikeli olduğunu düşünen öğrencilerimiz de vardı ve panel sonunda HIV’in aslında Hepatit kadar tehlikeli olmadığını öğrendiler. Hatta şanslı olduklarının farkına vardılar, bulaşma yolları bilinen, riskli davranıştan kaçındığın sürece kendini koruyabileceğin bir enfeksiyondu HIV.

Birçoğumuz “HIV’li veya AIDS’li hasta” demekte sakınca görmemiştik günlük yaşantımızda. Ama doğru terimleri ‘HIV Pozitif’ gibi ayrımcılıktan uzak, Pozitif kelimeleri panel sonunda öğrendik.

Bazılarımız HIV ile AIDS kavramlarını aynı sanıyordu. Sonrasında Prof. Dr. Gülden Çelik’in sunumuyla HIV’in bağışıklık sistemimizi etkileyen bir enfeksiyon, AIDS’in de bu durumun ağırlaşması sonucu oluşan bir tablo olduğunu öğrendik.

Testler konusunda bilinçliydik. Elisa’nın tanıdaki yararı kadar Western Blood tekniğiyle doğrulama yapılmadan kesin tanı koyulmayacağını biliyorduk. Ancak viral etkenin genellikle CD4 hücreleri hedef aldığı bazılarımız tarafından bilinmiyordu. Prof. Dr. Gülden Çelik’in katkılarıyla virüsün etki mekanizmasını öğrendik ve PCR yöntemiyle viral yük’e bakarak tablonun seyri hakkında yorum yapabileceğimizi anladık.

Hasta-hekim ilişkisi panel boyunca en çok tartışılan konular arasında yer aldı. Bilindiği üzere HIV tanısı alan hasta devlete isimsiz olarak bildirilirdi ancak başka herhangi bir kimseye bildirme zorunluluğu yoktu. Birçoğumuza göre HIV Pozitif hasta, doktoruna işlem öncesinde bilgi vermeliydi ki doktor daha iyi önlem alsın. Ancak PYD’den Çiğdem Şimşek ve öğretim üyelerimizin konuşmaları doğrultusunda HIV Pozitif bir kişinin, durumunu belirtme zorunluluğunun olmadığını ve karşılaştığımız her hastada hem kendimizi hem hastayı korumak adına standart önlemlerimizi almamız gerektiği bilincini kazandık.

Doktor bakış açısından ele aldığımız bir konuda ameliyat prosedürleriydi. Hastaya tüm enfeksiyonel hastalıklara karşı tetkikler yapılmalıydı. Ancak HIV+ diye hastanın ameliyat edilmemesi söz konusu değildi. Veya doğum yaptırmayı reddetmek bir doktorun eşitlikçi yaklaşım anlayışını bozardı, ki doktor işlem hakkında yeterli bilgiye sahip olduğu sürece hasta reddetme hakkı yoktu. Bu konu bir çoğumuz tarafından bilinmiyordu. Prof. Dr. Gülden Çelik’in katkısıyla üniversite hastanemizde Danışmanlık hizmeti verildiğini de öğrendik. Kan transfüzyonu öncesinde mutlaka gerekli tetkiklerin uygulanması gerektiğini vurguladık.

TurkMSIC Acıbadem ve TurkMSIC Cerrahpaşa’nın da katılımlarıyla gerçekleştirdiğimiz panelimizin sonunda yanlış bildiğimiz doğrularımızı düzelttik. Güncel bilgilerle kendimizi revize ettik. Farkındalığımızı arttırdık ve tıp öğrencilerinde önyargılardan arındırılmış sağlam bir temel oluşturduk. Biz Pozitif düşüncelerimizle, tutum ve davranışlarımızla yaşanılabilir binamızı inşa etmeye başladık. Umarım hep birlikte Pozitif binamıza bu önemli bilgi taşlarını eklemeye devam ederiz.

Arsen GÜNGÖR

TurkMSIC Ulusal Üreme Sağlığı Alt Komitesi Direktörü Asistanı 2010-11