Son 20 yılda yapılan temel HIV araştırmaları, ölümcül bir hastalığı çözülebilir kronik bir rahatsızlığa dönüştürecek kadar büyük yol kat etti. HIV aşı çalışmaları başarıdan çok gerileme yaşadıysa da patojenlerin temelleri üzerinde yoğunlaşan ve yenilenen çalışmalar umut verici.
Dünyanın en geniş Faz-3 çalışmasını içeren HIV-1 adlı aşı, bu yılın sonlarına doğru ortaya çıkacak. Thai (Tayland?)nin Chon Buri ve Rayong yerleşim birimlerinde 16.000 katılımcı ile yapılan RV144 adı verilen çalışmada, VaxGen ve gp120 kombinasyonu ile desteklenen Aventis Pasteurs canarypox vektörü ve ALVAC-HIVin HIV-1 enfeksiyonunun bulaştıktan sonra meydana getirdiği viral yükü düşürüp düşürmediği üzerinde çalışma yapıldı.
2003’ün sonlarındaki denemenin başlarında alevlenen tartışmalara bakılırsa, durum pek umutlu değildi. Antikorları nötrleyen HIV protein kılıfını etkisizleştirmesi beklenen aşının gp120 kısmı faz-3 ün erken evrelerinde test edildi ve başarısız sonuçlar alındı. T hücrelerini virüse karşı savaşçı hale getirmesi beklenen Canarypox elemanı, çok da immunojen (bağışıklılaştıran/ bağışıklı hale getiren) olmadığı konusunda eleştirildi. Yakında bu eleştirilerin doğru mu yoksa bize HIV-1 e karşı savaşan bir bağışıklık elemenının nasıl olacağı konusunda yeni bilgiler mi vereceğini göreceğiz. (Ya eleştiriler haklı çıkacak, ya da haksız ve bilgilerimize yeni bir şeyler katan bilgiler verecek bizlere)
En azından bir şey bize göre kesin: RV144 aşısı güvenli olmalı. Denemelerin başlamasından (2003) itibaren Veri Güvenliği İzleme Kurulu (DSMB) ile 8 kez görüşüldü ve denemelerin zamansız aksaması önlenmiş oldu. Ne yazık ki bu, 2b fazındaki ve bu yolda gelecek vaat etmesi umulan aşı adayı için çok da önemli değildi. Merckin adenovirüsü-5 temelli ( DNA içeren bir grup virüs) denilen virüs grubu aşı içeriklerini STEP adı verilen denemede enfeksiyonlardan korumamış; aksine, önceden vücudunda adenovirüs antikoru bulunan sünnetli insanlarda HIV-1 virüs varlığının arttığı görülmüştür. Bu etkinin altında yatan mekanizma belirsiz; 873-875 ve 876-878 sayfalarda bu konuyla ilgili kısa haberlere göre, önceden vücutta bulunan ve adenovirüs vektörünü etkisiz hale getiren antikorlar, artan CD4+ hücrelerinin T hücrelerini-HIV-1 enfeksiyonu için hedef hücrelerin antivektörleri gibi davranıyorlar.
Konunun sayfa 855teki kısmında, HIV alanında dönüştürülebilir projeler için engel oluşturabilecek bazı durumları belirlemek amacıyla Nature Medicinein yürüttüğü bir projeyi yayınladık. Bir grup HIV uzmanına (sadece aşı alanında uzman olmayan) kendi alanlarında karşılaştıkları en önemli engelleri sorduk. Cevapları ortaya çıkardı ki, bu engeller sadece doğal ve deneysel değil. Bununla beraber, HIV alanında yapılan dönüştürülebilir atılımlar için, virüslerin bulaşması ve patojenler ile ilgili temel bilimsel soruların fark edilip fark ettirilmesi gerekmekte.
Aşı araştırmalarının (bir ölçüde mikrop öldürücü araştırmalar) moral bozucu aksamaları olmasına rağmen, diğer alanlardaki dönüştürülebilir HIV araştırmaları oldukça bereketli. HIVin kendini kopyalama mekanizması üzerindeki temel araştırmalar, virüs hayat döngüsünü hedef almaktaki adım olan ilaçların düzenlenmesini sağladı. HIVin yardımcı alıcısını belirlemeyi sağlayan eski uzun dönem çalışmalar, ilaçların vücuda virüs girişini engellemelerini sağlamıştır. Bununla birlikte bu ilaçlar hastalığın sonucunun tahmin edilebilir olması ile HIV virüsü taşıyan insanların normal bir uzunlukta yaşayabilme avantajını sağlamıştır (ilaçlara ulaşabildikleri sürece).
Hiç kimsenin HIV aşısı ihtimalinden vazgeçmeye hazır olmamasına rağmen, diğer HIV önleme stratejilerinin etkili olması mümkündü. Biliyoruz ki sünnet, erkeklerin HIV le enfekte olma ihtimalini oldukça düşürüyor. Devam eden koruyucu ilaç denemeleri, antiviral ilaçların etkilenen popülasyonların HIV-1 alımını düşürüp düşürmeyeceğini ortaya çıkaracak. Mikrop öldürücüler ile kaynaşan antiviral ilaçlar etkili olabilecek. Ve yaratıcı düşünme yaklaşımı (out-of-the-box) işe yarayabilir. 901. sayfada, Philip Johnson ve çalışma arkadaşları, gen transferinin aşılamaya alternatif bir yöntem olarak kullanılabileceğini gösterdiler.
HIVin ortaya koyduğu engeller muazzam, ancak bu işe gönül veren bilim insanları dirençli, kendini adamış ve bu işi başarmaya niyetliler. Temel bilimsel soruları cevaplamada yeni odak ile birlikte, kendileri ile baş etmek olabildiğince zaman alacak olsa da, bu sorunların aşılmaz olmadığı görülüyor. Fakat, HIV araştırması sorun analizinde gösterildiği gibi, süreçte alınan yol sadece deneysel ilerlemelere dayanmayacak. Temel immunoloji gibi alakalı disiplinlerle ilgili gelişmeleri garanti eden, yeniliğe açık araştırmalar ve yüksek riski desteklemek için cevaplar arayan bilimsel olmayan problemleri çözmek ve bu konuların HIV camiası tarafından oldukça çabuk donanımlandırılması, HIV araştırmalarının yörüngesini (güzergah) belirleyecek ..