Skip to content Skip to footer

Ben bir tıp doktoru ve HIV pozitifim. On binlercenizden biriyim. Hikayemde kanlı bir ameliyattan sıçrayan kan, ya da elime batan iğne ile başlayan bir drama anlatmayacağım sizlere. Aksine on binlercemiz kadar sıradan pozitif olmam. Yetersiz cinsel sağlık bilgisi, DR. unvanının sonsuz egosunun getirdiği pervasızlık ve umursamazlık.

Sıradan bir hastane gününde kendi sağlık kontrollerimi yapmak aklıma gelmiş, sisteme testlerin istemlerini yaparken ANTI-HIV’i de eklemiştim. Geleceğinden asla şüphe etmediğim negatif sonuçla kendi kendime bir tatmin yaşayacaktım. Lakin işler pek istediğim gibi gitmedi bu sefer. O sonuç gelmedi. Laboratuvardaki doktor arkadaşım cep telefonumdan arayarak kahveye çağırdı. Bayram değil seyran değil, hayırdır inşallah? Kahvemizi içerken son dönemlerde hiçbir hastanın kanıyla temas edip etmediğimi veya iğne batması benzeri bir şey yaşayıp yaşamadığımı soran arkadaşıma dayanamayıp ağzındaki baklayı derhal çıkarması gerektiğini, sıkıldığımı söyledim. ANTI-HIV sonucumun doğrulama testine gitmesi gerektiğini söyledi usulca. Bakakaldım. Hastanenin önündeki bankta elimde kahve arkadaşımın yüzüne öylece bakakaldım. Üstümdeki doktor önlüğünün eriyip gittiğini, hastane binasının toz olup yok olduğunu hissettim. Annem geldi aklıma önce. Sonra işim ve sevgilim. Ben bittim.

Bitmemişim. Doğrulama testi için numune verdikten sonra arkadaşımla bütün geceyi beraber geçirdik. Fakültede az biraz edindiğim bilgilerden başlayıp tüm güncel bilgileri anlattı bana sabaha kadar. Tedaviler, işleme mantıkları, sonuçları. Öğreniyordum yani öğreniyormuşum ama o an pek fark ettirememişim. Bekleme süresi tam bir azapmış. Bir hekim olarak denklemin diğer tarafında olmanın ne büyük zenginlik olduğunu şimdi idrak ediyorum. Tam iki buçuk hafta, arafta bir bekleyiş. Sonra kesin tanı. Pozitif bir doktor. Güya en iyi bilen ama aslında ne bilmediğini bilmeyen bir doktor.

Bağışıklık hücre sayılarım her ne kadar olması gereken aralıkta olsa da hemen tedaviye başladım. Önemli kilometre taşlarından birini bir an önce ardımda bırakmak istedim. Zira odaklanmam gereken bir gönül ilişkim vardı ve benim bu iki buçuk haftalık sersemliğimden oldukça zarar görmüştü. Hastanıza tanı açıklamaktan çok daha zor sevdiğiniz insana ona bulaştırmış olma ihtimaliniz olduğu hastalığınızı anlatmak. Geceler boyu süren planlamalardan sonra beni terk edeceğini kabullenmiş bir şekilde anlattım kendimi. Tüm süreci. Test olması gerektiğini ve sonucun negatif de pozitif de olabileceğini söyledim. Sonra da her ne yaparsa yapsın hak vereceğimi belirttim.

Öptü. Başa gelen çekilir dedi bir daha öptü. Bana bir şey bulaştıysa benim ihmalkarlığımdan dedi yine öptü. Bir dakika ben böyle planlamamıştım. Kızacaktı, bağıracaktı terk edecekti ben de dayatılmış çaresizliğimde kahrolacaktım. Planlar suya düştü. Ertesi gün testini oldu, negatif sonucunu aldı ve kendimi açtığım andan itibaren her gün en az 1 kez öpüyor. İlaç saatlerini kontrol ediyor, muayene günlerini aksatınca dır, dır ediyor. Gerisi kaldığı yerden devam.

Ben mi günde 1 tablet ilacım, sıfır yan etki sağlıklı bir şekilde eskisi gibi yaşamaya, çalışmaya ama eskisinden çok daha fazla sevmeye devam ediyorum.

Siz, siz olun kalbinizden sevgiyi, kadın, erkek fark etmeksizin yanınızdan kondomu ayırmayın.