HIV ile doğmak, yaşamak ve yaşlanmak AIDS2018’de birçok açıdan ele alınmaya devam ediliyor. Bugün yer alan ‘HIV ile geleceğe ulaşmak’ oturumunda hayatın erken ve geç evresinde HIV ile yaşamının etkileri ve çözüm yolları konuşuldu. Oturumdan bazı izlenimler:
-HIV ergenlerde arterosklerotik damar hastalıkları, kemik hastalıkları ve ruh sağlığı hastalıklarına yakalanma ihtimalini arttırıyor. Bu anlamda beslenme diyeti, sigaradan uzak durmak ve egzersiz en fazla tavsiye edilen risk azaltma çözümlerinden. HIV ile yaşayan ergenlerin sağlıklı büyüyebilmesi adına yeterli vitamin D ve kalsiyum alımı çok önemli. Fiziksel büyüme kadar zihinsel gelişimin de olduğu bu çağda ruh sağlığını korumak adına destek grupları ve aile teşvikine vurgu yapıldı. Bu anlamda alanda çalışan Sivil Toplum Örgütlerine büyük görev düşüyor.
– 22 yıldır HIV ile yaşayan Portekiz’den bir HIV/AIDS aktivisti yaptığı konuşma ile çok önemli noktalara değindi. Bundan 30 yıl önce HIV kesin ölüme yol açan ölümcül bir virüs gibi algılanırken şu an kronik sonuçlarını konuşmanın kendisine büyük bir mutluluk verdiğini belirtti. Bu anlamda kendisinin yer aldığı farklı projelerin çıktılarını da bulunduran www.ageingwithhiv.com ve www.hivoutcomes.eu sitelerinin bilgi almak isteyen kişiler için faydalı olabileceğini düşünüyoruz.
-Son olarak ele alınan konu hayatın ileri evresinde(55 yaş sonrası) diğer kronik hastalıklar ile HIV ilişkisinin nasıl yürütülmesi gerektiği konuşuldu. Bu anlamda aynı ergenlerdeki gibi bu yaş grubundaki bireylerin de risk azaltma anlamında dikkatli olmaları gerekiyor. Elbette büyük risk çoklu ilaç kullanımında yatıyor. Mevcut ART tedavi rejimlerinin metabolizma dostu olması yönünde çalışmalar önceliklendiriliyor.
-Son olarak bu oturumdan çıkan sonuç HIV ile yaşayan bireyler için yaşam süresinin uzaması ve doğuştan beklenen yaşa ulaşabilmeleri mevcut olmasına rağmen uzun süre(15-20 yıl) HIV ile yaşama hayat kalitesini düşürebilecek birçok sonucu yol açabiliyor. Bu soruna işaret ederken bireylere, araştırmacılara, hükumetlere ve sivil topluma ayrı roller düşüyor. Bireyler yaşam stilini düzenleyerek risk azaltma yoluna giderken araştırmacıların çoklu ilaç kullanımında ortaya çıkan sorunların üzerine gitmesi, metabolizma dostu çözümler üretmesi gerekiyor. Sivil toplum kuruluşları savunuculuğun yanında sosyal destek ve entegrasyona katkıda bulunmalı ve hükumetler sağlık sistemini ayrımcılık ve damgalanmayı önleyecek şekilde kullanmalı.