Skip to content Skip to footer

1996 yılında İzmir’de birkaç aylık bebekken transfüzyonda aldığı kan sonucu HIV Pozitif olan Y.O’nun davası Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AHİM) tarafından Mart 2010 tarihinde karara bağlandı. Bu karar 24 Mart 2010 tarihinde ailesinin yaptığı basın açıklaması ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Türkiye’yi 381 bin Euro tazminata mahkûm ettiği ve çocuğun yaşam boyu sınırsız sağlık hizmeti alması kararlaştırıldığı haberler medyada genişçe yer aldı. Yer alan bu haberlerle öne çıkan üç konuyu gündeme getirmek istiyoruz:

1.       Medya İhlâlleri

Pozitif Yaşam Derneği olarak ailesinin yaptığı basın açıklamasından bir gün önce (23 Mart 2010) tüm basına e-posta göndererek olaya ilişkin görsel, basılı veya elektronik ortamda haber yapılırken çocuğun ve ailesinin isimlerinin açık bir şekilde yazılmamasını, görsellerini hiçbir şekilde paylaşılmamasını, şimdi ergenlik döneminde olan çocuğun sosyal, okul, yakın aile çevresi ve gelecekteki iş yaşamında zorluklarla, ihlallerle karşılaşmaması için hassasiyet göstermelerini önemle rica ettik.

Ayrıca gönderdiğimiz postada isimlerin ve görsellerin paylaşılmasının özel hayatın gizliliği hakkının ihlali, tıbbi tanının hâkim kararı veya tıbbi zorunluluk olmaksızın açıklanamayacağı ilkesinin ihlali niteliğinde olduğunu da belirttik.

Ancak, medyadan konuya hassasiyet ile yaklaşmalarını önemle rica etmemize rağmen, 24 Mart 2010 tarihli haberlerde medyanın gereken etik ve özenli yaklaşımı göstermediklerini üzülerek gördük. Yapılan haberlerde çocuğun (mozaikleyerek bile olsa), ailesinin yüzü ve isimlerinin,  kimliklerini deşifre etmesine yol açacak biçimde yayınlayan kurumları ve yayında sorumlu olan kişileri kınayan bir tekzip yayımladık.

Tekzipte yapılan medya ihlallerinin yanı sıra HIV tanısının, kimlik bilgilerinin doğrudan veya dolaylı olarak açıklanmasına yol açacak biçimde  yapılan özensiz içerikli haberlerin HIV ile yaşayan kişilerin damgalanmalarına ve ayrımcılığa uğramalarına yol açmakta olduğunu açıklayarak, bu biçimde haber yapılmasından kaçınılmasını, etik  kurallara uygunluğun gözetilmesi gerektiğine dair taleplerimizi ilettik.

Tüm bu süreçlerde aile ile görüştüğümüzde çocuğun halen HIV tanısını bilmediğini (!) öğrendik.

Mart 2010 tarihinde Star Gazetesine röportaj veren anne “Bir gün oğlum internette kendisiyle ilgili çıkan bir haberi okuyordu. Bana ‘Anne neden sürekli adımı Y.O. diye yazıyorlar’ diye sordu. Ben de ‘hastalığını kimse bilmesin ve deşifre olmayasın diye’ dedim. Çocuk 14 yaşında olmasına rağmen henüz olayların bilincinde değil”

Baba ise “Oğluma bazen ne olmak istediğini soruyorum. O da sürekli kan alınırken canı acıdığı için ‘doktorluğun dışında her şey olabilirim’ diyor. Ama özellikle manken olmayı çok istiyor. Bazen gözlükleri takıp evde mankenlik yapıyor. Alacağımız tazminatı yine oğlumun geleceği ve okuması için harcayacağız. Keşke bu imkânları bize ülkemiz sağlasaydı” dedi.

2.       Damgalanma ve Ayrımcılık

Her çocuk gibi eğitim görme hakkına sahip olan Y.O. 2002 yılında öğrenim göreceği okulda HIV Pozitif olduğu öğrenilince öğretmeni, okul idarecileri ve çocuklarına HIV bulaşmasından korkan diğer öğrenci velileri okul kaydına tepki göstermişlerdi. Okul yönetimi önce kaydını silmek istemiş, ancak aile bunu kabul etmemişti. Diğer veliler çocuklarının aynı sınıfta okumasını istemediğinden, Milli Eğitim önce Y.O’nun okula gelmeyerek evde bire bir eğitim kararı almıştı.

Bunun üzerine gazetecilere açıklama yapan baba:  “Bire bir eğitim kararı alınmış. Kabul etmiyoruz. ‘Geçici çözüm’ diyorlar. Geçen yıl da geçici çözüm diye bizi hastane okuluna gönderdiler. Oğlumun psikolojisi bozuldu, şimdi kekeme. Bu bir tecrittir. Tüm okullara ve bilinçli velilere sesleniyorum! Kahraman bir okul arıyoruz. Konuyu AİHM’ye taşıyacağız. 19 Eylül’de çocuğum okula gittiğinde bir kısım veli çocuğunu göndermedi. Sınıfta 8-10 çocuk vardı. Okul yönetimi onlara da telefon edip, ‘Çocuklarınızı alın’ dedi. Okul yönetimi velileri kışkırttı” dedi.

Milli Eğitim Bakanlığı daha sonra aldığı karardan vazgeçti. Y.O.’nun çoklu eğitime devam edeceğini açıkladı. Açıklanan kararda;

Dönemin İl Milli Eğitim Müdürü: Çoklu eğitim kararı aldık. Bu onun anayasal hakkı. Doktorlar velileri bilinçlendirecek. Çocuklarını almaya kalkarlarsa, yasaların gerektirdiği şekilde davranılır. Kan yoluyla bulaşan bu hastalığın risk oluşturmaması için her tedbiri aldık. Sınıfta sürekli bir rehber öğretmenle bir hemşire bulunacak. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Sağlık Müdürlüğü’nün, eğitimin devamında sakınca olmadığına dair raporu var.”

Vali:”Önemli olan doktor raporuydu. Raporda, okula devamında ve toplu eğitim görmesinde engel olmadığı saptandı. Velilerle tek tek görüşülecek, doktor ve psikologlar durumu anlatacak. Veliler sağduyulu davranmalı. Kendi çocuklarının da başına gelebilirdi.

Baba:“İstenildiği zaman çözüm bulunabildi. Ama çok sıkıntı çektik. Kararın uygulanmasında da sıkıntı çekilecek. Çocuğumuzun kalabalıkta da tecrit yaşamasını istemiyoruz. Eşim, sabahtan akşama kadar okulda nöbet tutacak.”

Ayrımcılık; Anayasa’nın başta eşitlik ilkesini düzenleyen 10. maddesi ve aşağıda yer alan taraf olduğumuz uluslar arası sözleşmelerle yasaklanmıştır.

§          Birleşmiş Milletler Ekonomik Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesi (BMESKHS) md.13(1): “Bu Sözleşme’ye Taraf Devletler, herkesin eğitim görme hakkına sahip olduğunu kabul ederler.”

§          Aynı Sözleşme’nin 2(2). Maddesi diğerleri yanında eğitim hakkından yararlanma bakımından da ayrımcılığı yasaklar.

§          Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi md. 28(1): “Taraf Devletler, çocuğun eğitim hakkını kabul ederler.” Bu Sözleşme’nin 2(1). Maddesi de ayrımcılığı yasaklamaktadır.

§          Bu hükümlere göre, HIV Pozitif olan çocuk eğitim hakkından mahrum bırakılamayacağı gibi, diğer çocuklardan farklı ve ayrı bir eğitime de tabi tutulamaz. Çocuğun kaydının silinmesi eğitim hakkının ihlali niteliğinde olacak; çocuğun diğer çocuklardan ayrı bir sınıfta veya evde eğitim almaya zorlanması halinde ise, eğitim hakkından yararlanmak bakımından ayrımcılık söz konusu olacaktır.

3.       Türkiye’de yürütülen yargı süreçleri

Aile hastanenin doktorlarını, Kızılay ve Sağlık Bakanlığına dava açtıktan sonra 2004’te makul sürelerde yargılanmamak ve mağduriyetlerini gidermeme düşüncesinde geç kalmaktan Türkiye’yi AHİM’e şikâyet etti. Mahkeme kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, yaşam, adil yargılama ve etkin çare haklarına ilişkin maddelerin ihlal edildiğini bildirerek ailenin maddi tazminat olarak 300 bin, manevi tazminat olarak 78 bin ve mahkeme masrafları olarak da 3 bin Euro’nun ödenmesine hükmetti.

Sonuç olarak; yaşanan bu örnekte olduğu gibi aşağıda T.C. Sağlık Bakanlığı – Haziran 2009 verileri bulunan HIV Pozitif çocuk ve ergenler Türkiye’de yaşamaktadır.

§          0 yaş               23 kişi

§          1 – 4 yaş          25 kişi

§          5 – 9 yaş         15 kişi

§          10 – 12 yaş       5 kişi

§          13 – 14 yaş       4 kişi

§          15 – 19 yaş     68 kişi

HIV Pozitif çocuk / ergenlerin ve HIV ile yaşayan tüm bireylerin hiçbir ayrımcılığa uğramadan sahip oldukları hakları kullanabilir hale gelmeleri için toplum olarak, doktorundan, muhabirine, karar vericisinden uygulayıcısına hepimizin HIV/AIDS konusunda doğru bilgiye ve farkındalığa sahip olmamızın önemli olduğunu düşünüyoruz.

Çiğdem Şimşek

Pozitif Yaşam Derneği

İletişim Sorumlusu