Skip to content Skip to footer

HIV/AIDS`e karşı çocukları ve kadınları koruyan Uluslararası AIDS ile Mücadele fonunun uluslararası elçisi Carla Bruni-Sarkozy yaptığı bir açıklamada; “Hâlâ bu sorunu halletmiş değiliz. Mücadeleyi bırakmamalıyız” demişti.  Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin eşi olan Carla Bruni yakın bir tarihte erkek kardeşini AIDS’ten kaybetmişti. Türkiye`de de Carla Bruni gibi genç yaştaki müzisyenler, oyuncular, politikacıların çıkıp HIV/AIDS alanında elçilik yapmaları dileği ile Dünya Kadınlar gününde yaptığı açıklamayı paylaşmak istiyoruz…   CARLA BRUNI-SARKOZY/Le Monde,8 Mart 2010

Anneleri ve çocukları HIV’e karşı korumak – Carla Bruni/SARKOZY

HIV/AIDS`e karşı çocukları ve kadınları koruyan Uluslararası AIDS ile Mücadele fonunun uluslararası elçisi Carla Bruni-Sarkozy yaptığı bir açıklamada; “Hâlâ bu sorunu halletmiş değiliz. Mücadeleyi bırakmamalıyız” demişti.  Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin eşi olan Carla Bruni yakın bir tarihte erkek kardeşini AIDS’ten kaybetmişti. Türkiye`de de Carla Bruni gibi genç yaştaki müzisyenler, oyuncular, politikacıların çıkıp HIV/AIDS alanında elçilik yapmaları dileği ile Dünya Kadınlar gününde yaptığı açıklamayı paylaşmak istiyoruz…   CARLA BRUNI-SARKOZY/Le Monde,8 Mart 2010

1909`deki ilk kadınlar gününün üzerinden 100 yıl geçti ve dünyanın kesinlikle kutlayacağı daha çok şey var. Fakat kadınların bu onur duyulacak sosyal, politik ve ekonomik gücünün halkaları çoğu zaman, hayatlarında sağlık hizmeti alabilmek, eğitim olanakları gibi küçük şeyler üzerinde mücadele veren pek çok kadının varlığı dolayısıyla tamamen anlam bulamamaktadır. Ben onların yaşadığı mücadelelerden çok etkilendim ve bu gunun bizim gibi Fransa`da yaşama ayrıcalığına sahip olan insanların kendi hayatlarındaki problemlere yoğunlaşmasının doğru olmadığını vurgulayan bir gün olarak hatırlanmasını isterim. Gelişmekte olan ülkelerdeki kadınların çoğu üzücü zorluklarla karşılaşmaktalar. Her yıl 560,000 kadın hala doğum sırasında ölmekte ki bu durumun onların hayatlarındaki en mutlu an olması gerekir. AIDS genç yaştaki kadın ölümlerinde rol oynayan faktörlerden bir tanesidir.

Bu sağlığın bir göstergesi değil, gücün bir göstergesidir. İnsanlar kendilerini koruyacak güçleri olmadığı zaman HIV enfeksiyonu kaparlar; bu durumdan seksüel olarak karar alma gücüne sahip olmayan kadınlar ve doğum sırasında enfeksiyon kapma riski yüksek olan çocuklar yoğun olarak etkilenir.

Bu iki grup kendilerini koruyamadıkları için herkesten çok daha güçsüzdür. Bu dengesizliği düzeltmek için daha yapmamız gereken çok şey var ve iyi habere gelince, bu değişiklikler hızlı bir şekilde gerçekleştirilebilir. Ben buna özellikle gecen yıl, anneden çocuğa HIV bulaşının önlenmesi için yapılması gerekenler konusuna yoğunlaşmam sonucunda şahit oldum. Bati Afrika`da HIV tedavisinin az sayıda da olsa sağlık kuruluşları tarafından verildiğini gördüm. Bu da çocuklarını seven ve korumak isteyen annelere bakılma oranını yükseltiyor. Bu yayılarak her yerde vücut bulacak bir değişikliktir.

AIDS başladığı yıllardan itibaren, Fransa her zaman bu alandaki değişikliklere liderlik eden ülkelerden biri olmuştur ve biz bu alanda yorulmadan iyileştirmek için çalışan, hayat kurtaran insanlarımızla ve hayır kurumlarımızla gurur duyuyoruz. Profesör Fracoise Barré-Sinoussi ve Luc Montagnier 1983 yılında ilk kez AIDS`e sebep olan virüsü keşfettiler; AIDES, HIV`den etkilenmiş ya da enfekte olmuş insanlar derneği olup bu dernek Afrika`daki derneklerle beraber çalışarak HIV`den en çok etkilenmiş olan ülkelerin sağlık hizmetlerini geliştirmeyi hedef alır. Profesör Michel Kazatchkine eski Fransız AIDS elcisi olup uluslararası fona liderlik etmektedir ve  fon bu alanda hizmet eden uluslararası organizasyon ve hayır kuruluşlarından sadece bir tanesidir. Bütün bu fonların  UNAIDS liderliği altında birleşiminin ve çabalarının bir sonucu olarak artik anneden çocuğa gecen HIV`in ortadan kaldırılması mümkün kılınmıştır.

Sadece 10 yıl önce gelişmekte olan ülkelerde HIV Pozitif olan kişiler arasında antiretroviral tedaviyi sağlama düşüncesi bile bir fantezi olarak görülmekteydi. Şimdilerde, gelişmekte olan ülkelerde, 4 milyon kişi bu tedaviden yararlanmakta ve bunların çoğu son 5 yıldaki gelişmeler sonucunda tedaviye ulaşmış bulunmaktadırlar. En fakir ülkelerden biri olan Benin`de eğer ki anneler arasındaki HIV tedavisi mümkün hale gelebilmişse bu demektir ki 2015 yılına kadar bütün çocukların hastalıktan arınmış olarak dünyaya gelebilmeleri tamamen gerçekçi bir yaklaşımdır.

Fakat gerekli olan bu adaleti sağlamak için çabalarımızın devamına ihtiyaç vardır. Dünya çapında halen tedaviye gereksinim duyan her 5 kişiden 2`sine ulaşabilmekteyiz ve hastalığı bebeklerine geçirmeyi engellemek adına, HIV Pozitif olan anne adaylarının sadece 45% ine ulaşabilmekteyiz. Halen 1 milyon kadın HIV`e yakalanmakta ve 40,000 çocuk HIV ile dünyaya gelmekte ve bu da her gun 1000 yeni insan demek. Bu haksizlik değildir de nedir, ne zaman bu adaletsizlik durdurulup bu insanların hepsi tedavi edilebilir?

Bunu başarmak için hatırlamamız gereken bir şey var ki o da hastalıkla savaşmanın yolunun kadınlara haklarını vermek için savaşmaktan geçtiğidir. Kadınlar toplumumuzun kalbidir, kazancıdır, çocuklarımızın bakıcıları ve de değişikliğin temel taşlarıdır. Çoğumuzun lüksü olan basit haklara ve servislere ulaşmalarını sağlamak hepimizin ortak görevidir. Kadınlara yatırım yaparak, bütün sağlık sistemine, aile kurumuna, toplumumuza ve hatta bütün ülkeye yardım etmiş sayılırız. HIV`in sebep olduğu faktörlerinde aralarında bulunduğu doğumdaki olum oranlarını ortadan kaldırmaya yönelik çözümler üretmeyi hep istedik ve sosyal olarak eğitimsizlik gibi faktörleri ortadan kaldırarak artık buna dur diyebiliriz ve yeteri kadar kadına ulaşarak bunu başaracağız.