Skip to content Skip to footer

“Pozitif Yaşam Derneği’ ni temsilen ben de bu eğitime katıldım.”

Öncelikle Sivil Toplum’ bölgesel olarak nasıl güçlü yönlere sahip olabilire ve fırsatlar anlamında büyük şehirlerden daha az fırsatlarla başarabildikleri işler, projeler karşısında hayranlık duymamak elde değil. Sivil Toplumun birbirinden beslenebilmesi için deneyim paylaşımının bir kez daha ne derece önemli olduğunu anladım. Bu 4 günlük eğitim sürecinde, STGM’nin bu eğitimleri tüm Stk larla yapabilmesinin gerekliliği, kapanış toplantısında herkesin ortak fikriydi…

Şimdi elimden geldiğince kısaca özetlemeye çalışacağım Diyarbakır da mevcut Stk ların nasıl çalıştıklarını.. Bir çok yerde gözlerimin doluyor olmasına engel olamadım. En büyük tespitim, sanırım bölgede ki dayanışmanın herkes tarafından sahiplenilmesinin bu sürece olan katkısı. Bütün dernekler birbirinden haberdar ve birbirini destekler durumda. Tabi ki bu bölgenin küçük ve sorunlarının ortak bir nokta da olmasından dolayı kaynaklanıyor ama her şeye rağmen bir rekabet belirtisi olmaması çok ama çok güzel. Örneğin Selis ya da Kamer gıda ihtiyacı olan bir aileyi tespit edince Sarmaşığa yönlendiriyor. Sarmaşık aile içi şiddete maruz kaldığını saptadığı bir kadını Selis e yönlendiriyor. Çocuklarla ilgili bir durum olduğunda ÇAÇA ve Umut Işığı tek adres oluyor bu tüm Stk lar tarafından biliniyor. Muazzam bir iş birliği, paylaşım ve dayanışma örneği tecrübe edilmeye değer. Bölgede Kürt kimlik üzerinden politika geliştirerek halkı eğitimsiz ve mağdur bırakmak isteğinde olan sisteme karşı, insanların örgütlenmesi sanırım en önemli motivasyon dinamiklerinden birisi. Tüm Stk lar Toplumsal Cinsiyet söylemiyle kadın-erkek hiyerarşisini red ediyor ve Toplumsal Cinsiyet dilini yerleştirmeye ve kişilerin kadın ya da erkek olmalarından evvel insan olmaları ile ilgilenilmesini sağlamak için her söylemlerinde toplumsal cinsiyete ilişkin ezber bozma çabasını büyük bir enerjiyle sahipleniyor. Burada ki gücün kaynağının ne olduğu konusunda düşündüğümde şöyle bir tespit oluşturdum kendimce: Büyük şehirlerde Stk lar herhangi bir konuda, canı yanan insanların canları yandığını gördüğü için kolları sıvıyor ve bir çoğu sahaya inmeden masa başından teorik ile çözüm üretiyor, bu bölgede ise canı yananlar canları yananların acısını bilerek ve aynı sorunun tarafları olarak direk sahaya inip bende sendenim ve senin acını biliyorum söylemiyle yola çıkıyorlar. Yani “sen yardım edilecek kişisin ve bende sana yardım edecek yerim” söylemi yerine, bu bizim sorunumuz ve bu sorunları birlikte çalışarak gidereceğiz aynı konuda canımız yandı ama başkalarının bu acıyı yaşamaması ve kendi yaralarımızı birlikte sarabilmeliyiz söylemi daha kuvvetli ve daha samimi.

Burada Toplumsal Cinsiyet ve LGBT bireylerin hakları ile ilgili daha rahat konuşabiliyorsunuz, çünkü kimlik sorunu yaşayan bir çoğunluğun LGBT bireylerin sorunlarını anlamama ihtimali daha düşük. Büyük şehirlerde bile LGBT bireyler ve hakları hakkında konuşmak sorun olabiliyorken burada bunu rahatça konuşabiliyor olmak mümkün. Diyarbakır ve Doğu hakkında bir çok öğretilmiş ve biriktirdiğin ön yargılarımın olduğunun farkında değildim bununla yüzleşmekte iyi oldu kişisel açıdan.

Diyarbakır da faaliyet gösteren ziyaret ettiğimiz Stk ların büyük şehirlerdeki Stk lardan çok daha önde olduğunu rahatlıkla görebildim. Aslında bu 7 sayfada yetmiyor yasadığım deneyimi paylaşmış olamama ama yinede ancak bu kadar özetlenebilir hale getirdim.

Eğitimin planlaması şu şekildeydi; İlk iki gün Diyarbakır da çalışan Stk ların bizzat mekanlarını ziyaret ederek onlarla tanıştık. Bu arada Derneğimizin bilinirliği beni mutlu etti. Bir dernek hariç Pozitif Yaşam’dan haberdarlar.

1.Ziyaret

Umut Işığı Kadın Kooperatifi

2001 Yılında Kadın Emeği Değerlendirme Vakfının bir çalışması olarak yola çıkmışlar. Bu çalışma sırasında 6 ay süren bir öncelik belirleme çalışması gerçekleştirmişler bizzat sahaya inerek bölgede yaşayan haneleri ziyaret etmişler. 1000 haneyi ziyareti gerçekleştirmişler. En öncelikli sorunun maddiyat olduğunu saptadıktan sonra bireysel girişimler ile bir mum atölyesi açmışlar. Fakat bu ihtiyacı giderdiklerinde bir ihtiyaç daha üretmiş bu durum, mum atölyesinde çalışan kadınlarının çocuklarının gelişimi ve eğitimi ile ilgili zaten mevcut eksikliğin kadının çalışmaya başlamasıyla daha da artacağı sorunsalının farkına varmışlar.

Özellikle Diyarbakır Sur içi bölgesi diye bilinen bölgede çocukların sokaklar dışında kendilerini var edebilecekleri bir mekan yok. Çocuklar sokakta her türlü istismara açık halde bulunabiliyorlar ve kürt kimlikleri ile de ilgili kullanılmaya müsait hale gelebiliyorlar. Bu tespitin ardından çocukların sokak dışında vakit geçirebileceği oyun evleri açmak için araştırma yapmaya başlamışlar. Stockholm Kültür Vakfının desteği ile 6 Sınıflık bir eğitim merkezi kurulmuş. Türkiye de ki ilk üç dilli eğitim veren bir merkez (Kürtçe-Zazaca-Türkçe) ve çocuk gelişim merkezi kurulmuş. Her sene 70 çocuk bu merkezlerde eğitim almış ve almaya devam ediyor. Bunun dışında 500 ün üzerinde kadına kapasitelerini artırmak için hak temelli hukuk seminerleri verilmiş.

Fakat Son bir senedir bu merkezlerin sayısı 2 ye düşmüş kaynak ve fondan dolayı sürdürülebilirlik riski altındalar. Birde bu merkezlerde eğitmen olacak kişilerin son bir senedir üniversite çocuk gelişimi mezunu olmaları ile ilgili bir kanun değişikliği yaşanmış. Bundan öncesinde Lise mezunu olan ve sertifika eğitimi sonunda da eğitmen çalıştırılabiliyorlarmış fakat bu değişimden sonra bölgede kalifiye diplomalı eğitmen bulundurabilmek zorlaşmış. Fakat deneyimlerinden anladığım kadarıyla üniversite mezunu olmayan eğitmenlerin hizmetleri ile lise mezunu eğitmenlerin uygulamada bir kalite sorunu yokmuş. Ziyaret ettiğimiz merkezde çocukların kendi dillerinde masal okuyabilecekleri bir kütüphane var, Kürtçe kaynakların sınırlı olmasından dolayı Kürtçe içerik az gibi. Kitap bağışı kabul ediyorlar fakat bağışlanan kitaplar oluşturulan bir kurul ile şiddet, ideolojik, siyasi konularla ilgili en ufak bir cümle olduğunda kütüphaneye dahil edilmiyor. Yani çocuklar sadece çocuk kimlikleri ile ilgili gelişim sağlayacak bilgilere ve hikâyelere ulaşabiliyorlar. Bir tane internet odaları, bir tane oyun odaları ve bir tane müzik, drama ve dama satranç odası vardı. Dernekten hizmet almak isteyen çocuklar ailelerinin izini ile merkeze kabul ediliyorlar. Şu an 60 kayıtlı öğrencisi var, açık kapı sistemiyle çalışmayan bir dernek. Öncesinde kişi ve aile tanınıyor ihtiyaç belirleniyor ve sonrasında kabul ediliyor.

Umut Işığı Kadın Kooperatifi Güneydoğu bölgesinde kooperatifleşen ilk kadın derneği olma özelliğini taşıyor. Bu projelerin yanında son bir senedir 2 tane saha çalışması yürütüyorlar. 400 hane ziyaret edilerek erken çocuk gelişimi eğitimi kendi dillerinde verilmeye başlanmış. 1000 Kadın’ a meme kanseri ve üreme sağlığı eğitimi verilmiş. Üreme sağlığı eğitimlerinde Cinsel Yolla Bulaşan enfeksiyonlardan bahsedip bahsetmediklerini sordum. Çok geniş bir anlatımları yok çünkü cinsellik ile ilgili her mahallede farklı bir dil geliştirmek zorunda olduklarından, bu meseleler hakkında direk anlatımda bulunamıyorlar. Her mahallenin kendi içinde farklı dinamikleri ve duyarlılıkları olduğundan her mahalleye farklı bir iletişim strateji belirleyerek ulaşıyorlar. Özellikle HIV/AIDS konusunda bilgi aktarımlarında kullandıkları dil ve bilgi düzeyi ile ilgili seve seve yardımcı olabileceğimizi ilettim. Derneğimizi medyadan tanıdıklarını ilettiler. Kullandıkları materyalleri inceleme fırsatım olmadı ama herhangi bir sorun ya da muallakta kaldıkları durumda bize ulaşabileceklerini kanalların bilgilerini verdim. Gerçekten etkilendiğim bir sivil toplum kuruluşuydu. Bütün kısıtlı imkânlar ile bu çalışmaların yapılabilmiş olması, insanı duygulandırıyor. Bölgedeki tüm dernek ve sivil toplum kuruluşları bağımsızlık ile hizmet verdiklerini özellikle vurguluyorlar. Yani herhangi bir kurum ya da kuruluşun, siyasi bir otoritenin yönlendirmesini kesin bir dille ret ediyorlar. İdeolojik olarak bir bağımsızlık söz konusu olsa da kaynak ve fon anlamında bir şekilde bağımlılar aslında. Görüşmemizin sonunda eksik bir yanlarının olup olmadığı ile ilgili bizlerden geri bildirim almak istediler. Umut Işığının raporlamasında bir sorun var. Kimlere ne kadar hizmet verilmiş bunu görebiliyorsunuz sayılarla ama bu hizmetler sonrasında elde edilen değişimlerin raporlanması ve bunların sadece yerelde değil Türkiye genelinde duyurulabilmesi ile ilgili bir iletişim stratejinin eksikliğinden bahsettim. Mesela kadınlara verilen erken çocuk gelişimi eğitimi sırasında yörede gazı olan bebeklerin karınlarına jiletle kesik atarak gaz çıkartmak ile ilgili yerleşik bir davranış varken bu eğitimler sonrasında bu davranışın terk edilmesi ile ilgili değişim sağlanmış olması bir çıktıdır ve paylaşılmadır fikrideyim. Buna benzer bir çok örnek var ne yazık ki. Raporlama konusunda eksiklerinin olduğunu bu raporlamaların yazılı olmasının önemi konusunda daha özenli davranabilirler.

2. Ziyaret

Kamer Vakfı

1994 Yılında Kadın Çalışmaları fikriyle bir çalışma başlatmışlar. Şiddet üzerine kafa yormaya, düşünmeye başlamışlar. Şiddetin neden yaygın olduğu, neden kullanılabilir halde sürdürülür bir gelenek haline geldiği ve kadınların şiddeti nasıl algıladığı ile ilgili sorulara cevap bulmaya çalışmışlar. Bunu anlayabilmek için direk sahaya gönüllü inerek 19 İl kapsamında 600 kadına ulaşarak bir tespit analizi yapmışlar. Araştırmanın sonunda kadınların %90 lık kısmının şiddeti kendilerinin kadın olmalarından dolayı hak ettiği olağan bir durum olduğu % 10 luk kısmının da buna karşı çıkması gerektiğini savunduklarını görmüşler. Fakat bu % 10 luk kısmın genelde kentli ve eğitimli kadınların görüşüymüş. % 90 lık kısmın ezberini bozmak için öncelikle sorun sahibi olarak bu sorunu tanımlamalarını sağlamak ve farkındalıklarını arttırmak için G.D.A bölgesinde bir farkındalık çalışması başlatmışlar dili ve durumu değiştirmek için uzun bir süre sahaya inmişler. Bu çalışma sürerken başka bir ihtiyaç oluşmuş, farkındalığı artan ve şiddet ezberini bozmayı başaran kadınların destek için çalabileceği bir kapının yokluğu görülmeye başlanmış. Bunun üzerine kadınların destek alabilmesi için kadın merkezleri kurmaya amaçlamışlar. Mor Çatı Kadın Sığınmadan önemli ve büyük bir destek almışlar.

1997 yılında vakıflaşarak Hasanpaşa Han içinde bir kahvenin işletmesini alıp, Tunceli’de 2 bina alarak üst iki katını pansiyon diğer katlarını spor salonu ve etkinlik alanları olarak işletmeye başlamışlar. Sabun üretimi yapan bir atölye açmışlar ve atık maddelerden cips kağıtları, yırtık poşetler gibi atıklarla geçekten şık ve kullanılabilir çantalar üretmeye ve satmaya başlamışlar. 2005 ile 2008 arasında Her Kadın İçin Bir Fırsat Projesini hayata geçirerek 23 İlde Kamer Vakıf ve Destek Merkezleri kurmuşlar. Bu merkezler dışında üniversite ve hastanelerdeki doktorlar ile iletişimleri çok iyi halde psikolojik bir destek ya da benzeri bir durumda güvencesi olmayan kişiyi bile hastaneye yönlendirebilecek bir ilişki içerisindeler. 23 İlde 181 İlçede farkındalık yaratma projesine halen devam ediyorlar. Her İlden 3000 hane ziyareti gerçekleştirerek her bölgenin dinamiklerini belirleyip kadın çalışma gruplarını oluşturmaya devam ediyorlar. Kamer Vakfı da pozitif yaşamın çalışmalarından haberdar olduklarını ilettiler, kadın sağlığı konusunda cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlar ile ilgili eğitim vs. gibi bir durumda bizlerle iletişime geçmelerini özellikle belirttim.

En önemli işlerinden biriside farkındalığı artan ve şiddete boyun eğmek zorunda olmadığını anlayan kadınların üretime katılmaları için kendi işini kurmak isteyen kadınlara maddi destek olmaya çalışıyorlar ve bir işçi ağı kurarak işçi arayan kişilerle, iş sahibi kadınları buluşturuyorlar. Bugüne kadar 1500 Kadını bir işe yerleştirmişler. Halen çalışmalarına aynı hız ve motivasyonla devam ediyorlar. Ziyaret ettiğimiz Diyarbakır ofislerinde bir danışmanlık odası, mutfak ve genel çalışma ofisi bulunan çok şirin bir mekânları var. Atık malzemelerden yapılan çantaların üzerinde Roji, Zeynep…tarafından yapılmıştır diye isimler var, yani çantanın markası o çantayı yapan emeği veren kişinin ismi olgusu gibi geldi bana etkilendim. Üzerimde para olmadığı için alamadım ama ilk fırsatta herhangi bir kermes vs. gibi bir etkinlikte rastlarsam almak niyetindeyim J

3. Ziyaret

ÇAÇA Çocuklar Aynı Çatı Altında

2001 Yılında Gönüllü İnisiyatif (dezavantajlı çocuklar içi) ile 30 gönüllü ile çalışmalarına başlamışlar. 2003 Yılında resmi olarak dernekleşmişler. AB destekli projeyle çalışmalarına başlamış. 4-6 Yaş ve 7-15 yaş arasında 600 ye yakın çocuğa ulaşmışlar. Açık kapı sistemiyle çalışıyorlar. Kayıt olmak gibi bir şart aramıyorlar.

Çocukların Psiko-sosyolojik Yönlerinin Gelişimi ve Aile Desteği Programını 10 Profesyonel 55 Gönüllü ile sürdürüyorlar. Sosyal Hizmetler ve Belediyeler ile ortak çalışmalar içerisindeler. Bölgenin farklı yapısından kaynaklı bölgeye özel olarak geliştirilmiş kendi deneyimleri ile oluşturdukları programları kullanıyorlar. Gönüllü Abi – Abla Programlarını bölgeye özgü yeniden geliştirmişler ve bireysel değil grup çalışmasına dönüştürmüşler gönüllü abi ve ablalar 7-8 çocuktan sorumlu oluyor, çocukların kendi enerjilerini ve birikimlerini ortaya çıkartmasında çok faydalı bir çalışma olduğunu düşündüm dinlediğim kadarıyla. Çocukların psikososyal gelişimlerini sanat’ın hemen hemen her dalını kullanarak geliştirmeyi planlamaları dikkatimi çekti. Çocukların çoğu zaman dile getiremediği bir çok cümlenin çizdiği resimler, çaldığı müzik ve drama çalışmalarında çok samimi ve dürüst olarak su yüzüne çıkabildiğini anlattılar ki, bende buna çok inanıyorum. Sanat Atölyeleri dışında anne eğitimleri ile çocukların bir birey sayılması gerekliliği ile ilgili farkındalık artırma çalışmaları da var.

4. Ziyaret

Selis Dayanışma Derneği

2002 Yılında önce bir şirket olarak açılmış. O dönemde bölgesel ve siyasi yapıdan dolayı derneklere sürekli bir baskı ve kapatma hareketi olduğundan şirketleşerek kapatılmanın önüne geçmeye çalışmışlar. 2008 Yılında şirket yapısını dernekleşme yapısıyla değiştirmişler. 2005 den bu yana Güneydoğulu Kadınları Birleştirme projesiyle Batman – Ergani ve Diyarbakır danışma ve destek merkezleri açmışlar. Bu merkezlerde psikolojik ve hukuksal destek verilmekte. Yerel Gündem 21’den 6 Avukat gönüllü hukuksal destek veriyor ve Psikolojik olarak bir danışmanları var, ama gerekli olduğunda hastanelerdeki iyi iletişimleri sayesinde sosyal güvencesi olmayan kadınlarında hastanelerden psikolojik desteğe ulaşmasını sağlıyorlar. Bunları yanında Toplumsal Cinsiyet farkındalık arttırma üzerine çalışmalar yürütüyorlar. Bu güne kadar 100’ ün üstünde Hukuksal dava açılmasını sağlamışlar. Net rakam veremiyorlar ama yüzlerce psikolojik danışmanlık hizmeti sağlamışlar.

5. Ziyaret

DSM Diyarbakır Sanat Merkezi Derneği

2002 Yılında çalışmaya başlamışlar. Göç almaya başlayan bir bölgede Sanata ilişkin bir çabanın olmaması Diyarbakırlı aydınların girişimi ile gündeme gelmiş. Toplumsal Değişim sürecinde gençlere sanat ile bakış açısı kazandırabilmenin önemli olduğunu düşünen 35 Sanatçı ve aydının girişimiyle Anadolu Kültür Merkezi desteğiyle çalışmaya başlamışlar. İlk kuruluşunda tepki alan merkezde bugün Sinema-Tiyatro- Edebiyat ve Sergi dallarında sanat aktiviteleri geçekleştiriliyor. 2008 Yılında dernekleşerek proje bazlı çalışmaya başlamışlar. Dernekleştikten sonra ilk kez Diyarbakır da Bağımsız Filmler Gösterimi düzenlemişler. Yine ilk kez Sergi Salonu anlayışını Diyarbakır da gerçekleştiren bir dernek olma özelliğini taşıyor. 2007 de Ankara – İzmir – İstanbul da ki merkezlerinde olduğu bir değerlendirmede Türkiye’nin en iyi 5. sanat merkezi olarak seçilmişler. 4 Tam zamanlı çalışanı var. Derneğimizden haberi olmayan tek dernekti DSM. Ama artık haberleri var J

6. Ziyaret

Sarmaşık Yoksulluk ile Mücadele Derneği

Beni en çok etkileyen dernek Sarmaşıktı arkadaşlar. Çünkü başardıkları ve sürdürdükleri iş gözlerimi yaşarttı hele ki Gıda Bankasına girdiğimde gözlerimin dolmasına engel olamadım. Kendilerini ifade ediş şekilleri, iletişim tarzları ve tespitleri, tespitlere ilişkin çözümlerini ve nedenlerini ifade etmek anlamında en başarılı Stk kaydı diyebilirim.

2004 Yılında Diyarbakır bölgesinde göç nedeniyle yoksulluk artışı ve sosyal yapının çökmesiyle böyle bir girişim başlatılmış. Büyük Şehir Belediye’ si Osman Baydemir’ in girişimi ve 45 kurum ve bölgede tanınan iş adamın desteğiyle desteklenen bir kurum haline gelmiş Sarmaşık.

Bölgeye 1990 – 2000 yılında köyleri boşaltılan 4500 ye yakın köy yani 3 milyon insana yakın kişi gelmiş. Tek bildikleri iş tarım olan bu insanlar, şehirde tutunmakta güçlük çekmiş ve bu nedenle birçoğu açlık sınırın altında yaşamaya mecbur bırakılmış. Sarmaşık ilk olarak durum tespiti yapmak için bir yoksulluk araştırması gerçekleştirmiş. 5000 haneden 30.000 kişiye sahaya inerek ulaşmışlar. 30.000 ailenin bir ertesi gün ne yiyeceğini bilememesi gibi acı bir sonuç çıkmış karşılarına. Mevcut sitemin köylerinden kopardığı insanların, şehirdeki sorunlarını göz ardı etmeyi bir politika olarak geliştirdiğini düşünmüşler ve çözümün bu noktada tıkandığını görerek çözüm için kafa yormaya başlamışlar. Kent yoksulluk araştırması sonucunda öncelikli sorun gıda eksikliği, sonrasında çocuk gelişim eğitiminin olmaması ve erkeklerin tarım dışında bildikleri bir meslek olmayışı sorunsallarını saptamışlar. Diyarbakır da hizmet veren bir Gıda Bankası, Çocuk Gelişim Merkezi, Erkekler içinde Doğalgaz Meslek edindirme kursu açmışlar. Burada beni en etkileyen şey devletin bir şekilde göz ardı etmeye çalıştığı bu sorunu, iyi bir savunuculukla yerel yönetimin çözüme katkı sağlamasını başarmışlar. Bir Dönem sonra Sarmaşık, Belediyelerin ve Sosyal Yardımlaşma Vakıflarının ve valiliğin yardımlarını net ve adil yapmadığını ve bu işi kendilerinin yapmak istediklerini savunmuşlar. Çünkü Sosyal Yardımlaşma ve Belediye yardımlarında son sözü söyleyen yetkilinin, hısım, akrabaları öncelik gözetilerek yardım aldığı için ve sürdürülebilirlikleri dönemsel olduğu için gerçek ihtiyaç sahiplerine eşit ve adil bir yardım ulaşmadığını saptamışlar. Bu bölgede gıda ve sosyal yardımlar Sarmaşık Derneğinin denetimi ve yönlendirilmesi ile ihtiyaç sahiplerine ulaştırılıyor. Gıda Bankası Sistemini anlatayım hemen. Bildiğiniz bir süpermarket düşünün ürünler raflarda duruyor ve siz alışveriş yapıyorsunuz. Yani birisi size “Bak ben sana yardım yapıyorum, sende bu yardımı alıyorsun” hissini yaşatmadan destek oluyor. Yardım Paketi uygulaması da yok, yani 1 paket makarna, bir paket seker vs. oluşan bir paket ile geçiştirilmiyorsun. Ortada dönen bir parada yok. Derneğe gidip 100 TL değerinde alışveriş yapabileceğini beyan eden bir çek alıyorsunuz. Sonra Gıda bankasına giderek bu 100 TL lik çek karşılığında o ay, evindeki ihtiyaç ne ise onu alabiliyorsun. Yazarken bile hisleniyorum… Gıda Bankasına Bölgede çalışan bir çok iş adamı ve kuruluş destek oluyor ve toptan alım yaparak da uygun fiyatta gıda ile doldurulabiliyor Gıda Bankası, 2200 kişinin he ray buradan öncelikli gıda ihtiyaçlarını karşılıyor. Gıda Bankasından destek almak için herhangi bir kurumdan maaş almıyor olmak gerekiyor. Müracaat sonrasında dernek yetkilisi haneyi ziyaret ederek ihtiyacın gerekliliği ile ilgili bir rapor oluşturuyor ve bir danışma kurulu onay verirse kişi yardım almaya başlıyor. Gıda Bankası projesi dışında, 107 hamile kadının hijyenik şartlarda hamilelik geçirebilmesi için maddi destek yapılmış. 100 Çocuk, çocuk eğitim projesi kapsamında eğitim alıyor ve 18-35 yaşında 150 kişi Doğalgaz Meslek Edinme eğitimi alıyor. Bütün bunların desteği Belediyelerin ve Sosyal Hizmetlerin Sarmaşığa aktardığı maddi kaynaklarla oluyor. Sivil toplum kuruluşu yerel yönetimlerle sağladığı güven ilişkisi ile adil olan bir kuruma para aktarıyor ve paylaşımı bu kurumun yapmasına rıza gösteriyor .Yani çok mühim görüyorum bu durumu.

Yasin ERKAYMAZ