UNFPA Youthpeer CS/ÜS Akran Eğitici Eğitimindeydik! Üreme Sağlığı ve Cinsel Sağlık alanında gençlere yönelik akran eğitimi programlarını kurumsallaştırmak isteyen kuruluşlar Ankara’da yapılan Eğitici Eğitimi’nde bir araya geldi. 18-24 Mart 2007 tarihleri arasında Türkiye Y-PEER (Genç Akran) ve UNFPA tarafından düzenlenen Eğitmen Eğitimi, Türkiye Kızılay Derneği, Türk Tıp Öğrencileri Birliği Derneği, Habitat için Gençlik Derneği , İstanbul Üniversitesi ve Osmangazi Üniversitesi Gençlik Danışma Birimi’nden 20 katılımcıyla gerçekleşti. Pozitif Yaşam Derneği ve KAOS GL’den konuk konuşmacıların da katıldığı eğitimin son iki gününde katılımcılar, eğitim sonrasında kendi kuruluşları ile gerçekleştirecekleri Akran Eğitici Eğitimlerinin küçük birer modelini uyguladılar ve bunlar üzerinden geri bildirim aldılar. Pozitif Yaşam Derneğinin yaptığı oturumda HIV ile yaşamak başlığında gerçek hikayelerden bir ses dinletisi ve bir yaşam öyküsü paylaşıldı. Bir şiir ile başlayan ve HIV pozitif kişilerin seslendirdiği dinletide, yıllardır HIV’le yaşayan bir bireyin tanı anını, ağır travma halini, hissettiği sosyal korkuyu, önyargılı yaklaşımlar sayesinde yaşadığı anları paylaşıldı. İkinci yaşam öyküsünde ise hastanede AIDS tablosunda yatmış ve bu dönemde 2 ay bakıma muhtaç kaldıktan sonra, doktorların mevcut enfeksiyonların HIVe bağlı olduğunu anlaması sonucu tanı alan, ilaç tedavisine başladıktan sonra hızla eski sağlığına kavuşan HIV+ bir kadının hikayesi paylaşıldı. Aşağıda bir tıp öğrencisi olan bu toplantı katılımcılarından bir Y-peer eğitimcisinin oturum sonrasında gönderdiği mesajı paylaşıyoruz:
Ben şu “önyargılı” acilde HIV+ hastaya dokunmayan tıp örgencisiyim 🙂 sunumuzdan önce itiraf edeyim HIV+ insanları toplum için tehlike olarak görüyor bu hastalığı taşıyorsa mutlaka fuhuş, uyuşturucu gibi kötü bir olaya bulaştığını, toplumdan tecrit edilmelerine inanıyordum (evet muhafazakar bir insanımdır). Fakat sunumuzun sonra beni büyük ölçüde değiştirdiğinizi söylemeliyim. HIVin yayılımını anlatan ve tanı alma sürecine ilişkin empati kurdurmayı sağlayan bozkır yangını modülünde üsteki fikirlerimi yine savunmuştum, hatta sırf neler hissettiklerini anlayabilmemiz için dağıtılan zarflardan HIV+ rollerinden birinin bana düşmesine rağmen, diğer kendilerini kötü hissetmeye başlayan arkadaşlarımın aksine hiçbir şekilde etkilenmediğimi çünkü böyle “kötü” bir şey yapmadığımı ve ” yapmayacağımı” bildiğimden asla bana bulaşmayacağını inancı taşımakta olduğumu belirteyim. Şunu da artı parantez belirteyim; Alman ekolünden mezun, 2 büyük deprem-trafik kazaları-terör yaşamış ve acilde fazla vakit geçirmekte biri olarak gecede 7 intihar vakası vs görmüş biri olarak artık heyecan vs gibi duygular bana uzak gelmekte. Fakat sizin HIV+ olduğunuzu duyduğumda uzun süredir hissetmediğim şekilde boğazıma bir şey düğümlendiğini, tüylerimin diken diken olduğunu söylemeliyim. Bence bu şundan kaynaklanmakta-hikayenin sizin olduğunu duymanın tabi ki de belli bir etkisi oldu fakat Tıp personeli olduğumdan rakamlara ve hastalığın prognozuna odaklanmıştım ben-ama akşam bizim aramızda bulunmanız bizimle beraber film seyretmeniz kahve arası vermeniz tabiri caizse beni can evimden vurdu. Bu hastalıkla yasayan insanların gayet normal biçimde aramızda bulunabileceğinden, bizden bir farkı olmadıklarını hayatlarına normal şekilde devam ettirebileceklerini-kötü bir tabir olacak ama Hitler’in Yahudileri gibi göğsündeki bir yıldızdan veya alnından okumayacağımızı-kısaca öcü olmadığını gösterdiniz bana. Evet akşam aramızda bulunmasanız bu kadar etkilenmezdim-hafif tedirginlikle beraber belli belirsiz bir güven duygusu duymazdım-güven duygusu çünkü bana anlatılanların doğru olabileceğini gösterdiniz. İkincisi hikayenizi anlatım biçiminiz beni etkiledi. Kocanızdan bulaştığını duymak benim hatalı düşündüğümü fark etmeme neden oldu, olayın başka boyutlarının da olabileceğini fark ettim. Hasta hekim arasında bir asimetri vardır. Yani hekim her zaman üstün pozisyondadır bu da ona; karşı tarafın düşüncesi, hissiyatının karşısında kendi fikrinin kayıtsız şartsız doğru olduğu düşüncesini aşılar. İşte bu noktada bana 3.dersi vermiş olduğunuz, benim karşımda sadece iyileştirilmesi düzeltilmesi gereken bir vücut/metabolizma değil, his duygu sahibi birisi durduğunu ,hastaya bu açıdan yaklaşmanın ve empati kurmanın gayet önemli olduğunu, tabiri caizse genç dimağıma kazıdınız ki bu yaklaşımın gelecekteki mesleki kariyerimi gayet olumlu etkileyeceği inancındayım. Bu yüzdendir ki belki de diğer hocalarımız da bana çok şey katmış olsa da İstanbul’daki arkadaşlarla ilk paylaştığım ve en heyecanla anlattığım sunum sizinkini oldu. Saygılarımla Stj. Doktor Şerif Hamitoğlu