Araştırmacılar HIV Medicine`de yayınlanan rapora göre, ulusal tedavi kılavuzlarının takibinden beri, Danimarka`da tek bir anneden bebeğe bulaşan HIV vakasının kaydedilmediğini ortaya koydu. Modern HIV tedavi yöntemleriyle, bu oran 0,5% olarak açıklandı. Araştırmacılar, bu araştırma kapsamında ulusal tedavi kılavuzlarına göre tedavi alan kadınların hiçbirinden çocuklarına HIV bulaşının olmadığını bildirdi.
Hamilelikte ve doğum sırasında görülen antiretroviral tedavi, uygun koşullarda gerçekleştirilen doğum, bebekleri hastalığa karşı koruma yolları geliştirilmesi ve annenin bebeği emzirmesinden kaçınılması, HIV bulaş riskini 1%`den aşağıya çekmektedir.
Hollandalı araştırmacılar, 1994 ve 2008 yılları arasındaki verilere dayanarak geriye dönük yaptıkları analizde HIV pozitif hamile kadınların bakımı, tedavisi ve anneden çocuğa HIV bulaşma oranını gözlemlemişlerdi.
Bu araştırmada toplamda 210 kadın yer aldı. Bu kadınlar 255 hamilelik ve 258 doğum gerçekleştirdiler. Yıllık doğum miktarı 1994 yılında yedi iken, 2006 yılında 39 olarak kaydedildi.
Kadınların çoğunluğu (%51) Afrikalı kadınlardan oluşmaktaydı. 1999 yılından önce, kadınların sadece %8`lik bir kısmi hamilelik öncesi HIV pozitif olduklarının bilincinde idiler. Bu oran 2000-2008 yılları arasında % 80e yükseldi.
8 kadına (2001 yılı öncesi 6) HIV teşhisi doğuma hatta doğum sonrasına kadar konulamamıştı.
2000 yılı sonrasındaki dönemde, hamileliklerin üçte ikisi planlanmış, diğer kısmı HIV pratisyen hekiminin gözetiminde gerçekleşmişti. Kadınların %14`lük oranına kısırlık tedavisi uygulandı.
Genel toplamda hamile kadınların %50`si hamilelikten önce antiretroviral tedavi gördü. Bu oran HIV tedavisinin gelişmesiyle beraber, 1999 yılından önce %11 iken 2000 yılından sonra %58`e yükseldi.
Kadınların %18`lik oranının tedavisine, hamileliklerinin ilk 14 haftasında başlandı. Bunun sonucunda yine bir yükselme görüldü ve bu oran 1999 yılından önce %6 iken 20002008 yılları arasında %19 olarak tespit edildi.
Hamileliğin son üç ayında antiretroviral tedaviye kadınların %8`inde başlandı ve %7`lik bir kısım HIV tedavisi için herhangi bir ilaç kullanmadı. Bunun sebebi, teşhisin çok geç konulmuş olması ve az sayıda kadının tedaviyi reddetmesi olarak tespit edildi.
2000 yılından sonra, neredeyse her kadında üçlü-ilaç tedavisine başlandı. Karışımda, lopinavir/ritonavir veya nevirapine yanında AZT ve 3TC tercih edildi.
Kadınların % 91ine hamilelik süresince yoğunlaştırılmış AZT sağlandı. Bu tedavinin uygulanmadığı durumların sebebi ise kadınların geç tanı almış olmaları idi.
Ortalama CD4 hücre sayımı 444 hücre/mm3 olarak gözlemlendi. Hamileliğin on dördüncü haftasından önce tedaviye başlayanlarda CD4 hücre sayımı geç başlayanlara göre daha yüksekti.
Viral yük, doğum sırasında, kadınların %81`inde 40 kopya/ml`nin altında çıktı. Tedaviye hamileliklerinin on dördüncü haftasından önce başlayanlarda bu düzeyde viral yük tespit edilme oranı, tedaviye daha sonra başlayanlara göre daha yüksek olarak görüldü.
Kadınların sadece 5%`inde viral yük 1000 kopya/ml doğum sırasında bulaşma riski ile ilişkili görülen miktar – üzerinde görüldü
2000 yılı öncesinde, bebeklerin %84`ü sezaryen ile dünyaya getirildi. Ancak, 2007 ve 2008 yılları arasında, kadınların 46%`si planlı vajinal doğum yolunu tercih ettiler.
Toplamda 6 bebek HIV ile enfekte oldu; ki bu da bize toplamda %2.4`luk bir oran veriyor. Bu oran 1999 öncesinde %10 olarak görülürken, 20002008 yılları arasında 0,5% olarak tespit edildi.
HIV enfeksiyonu bulasan bebeklerin beşi normal (vajinal) doğum yoluyla dünyaya getirildi. Annelerin hiçbiri antiretroviral tedavi görmemişti.
Buna ek olarak, çok geç tanı almış olan dört kadına doğum suresince AZT tedavisi sağlanması mümkün olmadı.
HIV durumundan doğum sonrasına kadar haberdar olmayan bir kadın, emzirmeye başladı.
Anneden çocuğa bulaş 19941999 yılları arasında 10,4% iken, bu oran 20002008 yılları arasında 0,5%`e kadar düşürüldü. Araştırmacılar, bu vakalarda, annelerin ya doğum sırasında ya da doğumdan kısa bir süre sonra tanı aldıklarını ve hiçbirinin antiretroviral tedavi görmediğini bildirdi.
Araştırmacılar ayrıca, 2000 yılından sonraki dönemde tek bir dikey geçiş vakasına rastlandığını ve “ulusal tedavi kılavuzlarına göre tedavi edilen kadınların hiçbirinden bebeklerine HIV geçişi olmadığını ortaya koydu.
Danimarka rutin antenatal HIV testi yöntemini Ocak 2010`da başlattı. Araştırmacılar bu durumu, ” Bunun Danimarka`daki anneden çocuğa HIV bulaşma oranını daha da düşürmesi bekleniyor” şeklinde yorumladılar.
Referans: von Linstow ML et al. Prevention of mother-to-child transmission of HIV in Denmark, 1994-2008. HIV Med, online edition, DO1: 10.1111/j.1468-1293.2009.00811x, 2010
Çeviri: Hatice İkizoğlu Pozitif Yaşam Derneği Gönüllüsü