…
“Genelevde bir kadınla korunarak ilişki yaşadım. Çift kondom taktım ama kondomu çıkarırken elime virüs bulaşmış olabilir.”
“İki gün önce tanımadığım birinden sigara aldım, sigara paketinde kan lekeleri vardı. Dünden beri halsiz hissediyorum. Hemen HIV tedavisine başlamam lazım, hangi ilaç daha iyi acaba?”
“İşyerinde yanlışlıkla başka birinin bardağından su içtim. Ertesi gün yüzümde sivilceler çıktı. 14. 25. 90 ve 125. günlerde testler yaptırdım ama belirtiler hala geçmedi, testler gerçekten güvenilir mi?”
“Dudağımda çatlak varken biriyle öpüştüm ve bütün belirtileri gösteriyorum. Ben AIDS evresine ilerliyorum, negatif verip gönderiyorlar (12 kere test yaptırdım).”
“8 yıl önce korunmasız bir ilişkim oldu. Son zamanlarda çok zayıfladım, testlerde negatif çıkıyorum ama sonradan değişirse diye çok korkuyorum. Evdekilere de bulaştırmış olabilirim, oğlum çok sık grip olmaya başladı.”
“Metrobüste yabancı birinin tükürüğü yüzüme geldi, oldukça zayıf görünüyordu. Kesin bana da bulaştı.”
“Afrika’dan gelen muzların içine HIV ile enfekte kan enjekte edilmiş diyorlar. Gerçekten de muzun içi kararmıştı. Hemen tükürdüm ama bulaşmış olabilir mi?”
“HIV testi yaptırdım sonuç negatif ama tahlil sırasında hemşire HIV ile enfekte iğneyi kullanmış olabilir.”
…
Son birkaç yılda HIVfobi kelimesini daha sık duymaya başladık ve kullanımı hızla yaygınlaşan her kavram gibi HIVfobinin de çoğunlukla yanlış tanımlandığına tanık oluyoruz. Pek çoğumuza absürt gelse de alana yabancı kişiler tarafından özellikle sosyal medyada yer alan HIV tartışmalarında “HIVfobi”nin “HIV ile enfekte olmayı istememek/tercih etmemek/enfekte olmaktan kaçınmak” şeklinde yorumlandığını görüyoruz. HIVfobi elbette bunların hiçbiri değil. HIVfobiden önce genel olarak korku ve fobiden söz etmekte fayda var.
Fobi kelimesi Yunanca “phobos”tan gelip adını Yunan Mitolojisindeki Phobos isimli Korku Tanrısından almış. Phobos’un, Savaş Tanrısı Ares’in yanında düşman askerlerine canavar gibi görünerek korku saçtığı söyleniyor.
Tanım olarak fobi, çoğunlukla belirli bir varlık veya durumla ilgili mantıksız ve takıntılı korkular için kullanılır. Her canlı fiziksel ya da duygusal güvenliğini tehdit edecek varlık ve durumlardan içgüdüsel olarak kaçınma davranışı gösterir; korku olarak algılanan bu kaçınma davranışı canlının tehlikeli durumlara karşı tedbir alabilmesi ve yaşamını sürdürebilmesi için gereklidir. Fakat uyaranla orantısız şiddette ortaya çıkan kaygı ve sıkıntı hali korkunun fobiye dönüştüğünün göstergesi olup kişinin yaşam kalitesinin düşmesine neden olur.
HIVfobi ise, kişinin riskli davranış sonrası(veya hiçbir riskli davranış olmadan) aksi yöndeki tüm kanıtlara rağmen HIV ile enfekte olduğunu düşünmesine denir. Bu kişiler defalarca test yaptırmalarına rağmen test sonuçlarına inanmakta güçlük çekmekte ve bir türlü ikna olmamaktadırlar. Şüphelerinin bir şekilde haklı olduğunu kanıtlamak için internette çok fazla zaman harcayabilirler, cinsel ilişkilerinde HIV’den korunmak için mantıksız ve gülünç yollar kurgulayabilirler.
Peki fobiler nasıl oluşur?
Bu konuda pek çok fikir olsa da fobi geliştirmenin nedeni bütüncül olarak açıklanamamaktadır. Bazı araştırmalar anksiyeteye yatkın kişilerin fobi geliştirmeye eğilimli olduğunu gösteriyor. Kimi ruh sağlığı uzmanları genetik nedenler üzerinde dururken; kimileri fobilerin kaynağının kişinin hayatındaki olumsuz olay ve deneyimlerin sonucu olduğuna inanıyor. Örneğin çocukken boğulma tehlikesi geçiren biri sudan korkabilir ya da daha önce asansörde kalan biri asansör fobisi geliştirebilir. Veya geçmişte bir şekilde HIV’e bağlı bir nedenden hayatını kaybeden birini tanıyan bireyde fobi gelişebilir. Fakat böyle basit bir sebep-sonuç ilişkisinin kurulduğu vakalar çok enderdir; tahmin edilenin aksine pek çok kişi fobisinin nedenini basitçe açıklayabileceği bir deneyimden söz edemez.
HIVfobinin gelişmesine neden olan önemli faktörlerden biri HIV bulaşına neden olabilecek bir davranışın, enfeksiyon riskine ek olarak, nasıl enfekte olduğunu açıklama riskini de beraberinde getirmesidir. Kişi hatalı olarak algıladığı davranıştan dolayı suçlu hissedebilir; bunlar çoğunlukla seks işçisiyle cinsel ilişki, ilk cinsel deneyim, zina düşüncesi, ilk eşcinsel ilişki deneyimi gibi pişman olduğu davranışlardır. HIVfobik kişiler HIV’i işledikleri suçun cezası olarak görürler; kimi zaman bu suçun/günahın bedelini ödeyebilmek için tanı almak isteyebilirler veya tanı almış gibi davranabilirler.
Diğer fobilerden ayrı olarak kültür HIVfobinin en önemli kaynağıdır. Kişi ailesi, sosyal çevresi, dini, medya ve toplum tarafından kuşatıldığı basmakalıp yargılarla HIV damgalamasını içselleştirmekte ve bir döngü halinde toplumsal damgalamaya katkı sunmaya devam etmektedir.
Tedavisi var mı?
HIVfobi çoğu zaman psikoterapi ve ilaç kombinasyonu ile tedavi edilebilir. HIV ile ilgili tüm gerçekleri öğrenmek için bir hekim veya danışmandan bilgi almak yardımcı olsa da, korkuların asıl nedenlerini araştırmak daha önemlidir. Çünkü genellikle fobinin HIV ile ilgisi yoktur. Eğer kişinin kaygısı yalnızca HIV hakkındaki cehaleti yüzünden ise yeterli bilgilendirme sonrası bu kaygı büyük ölçüde ortadan kalkacaktır.
Elbette HIVfobiyle mücadeleyi salt bireysel alana sıkıştırmak doğru değil. Anksiyete düzeyinde HIVfobik olarak tanımlamadığımız kişiler de toplumdaki HIVfobiyi doğrudan veya dolaylı olarak beslerler. Hiçbir bilimsel dayanağı olmayan basmakalıp yargıların tekrarlandığı her davranış ve söylemde HIVfobinin “olması gereken” bir korkuymuş gibi algılanmasının zemini sağlamlaşır. Özellikle medyada yer alan haberlerde HIV’in tıpkı Korku Tanrısı Phobos gibi canavarmışcasına sunulması toplum belleğindeki HIV algısının aradan geçen 35 yıla rağmen değişmemesine neden oluyor.
Bu yanlış algı ve gelişen fobi aynı toplumda HIV ile yaşayan kişilere yönelik ayrımcı tutum ve davranışların tekrarlanmasının yolunu açıp HIV ile yaşayan kişilerin hayatlarını zorlaştırmaya devam ediyor. Örneğin bulaşma yollarını öğrenmesine rağmen HIV ile yaşayan biriyle aynı çalışma ortamını paylaşmak istemeyen kişi mantıksız ve açıklanamaz bir şekilde enfekte olabileceğini düşünmeye devam ediyorsa bu kişideki HIVfobi HIV ile yaşayan kişiye karşı ayrımcılık davranışı geliştirmesine yol açmış demektir. HIVfobiyle savaşımda bireysel ve klinik tedavilerin yanı sıra HIVfobinin, HIV damgalamasının ve HIV’e bağlı ayrımcılığın olduğu her alanda mücadele etmemiz gerekiyor.
Konuyla ilgili grafik romancısı Frederik Peeters’in HIV ile yaşayan bir kadın olan Cati ve Fred arasında geçen aşk hikayesini anlattığı “Mavi Haplar” isimli çizgi romanından çok yerinde bir temsil görmek mümkün. Hikayede Fred HIV hakkındaki yanlış bilgileri yüzünden kaygılanıp hekimle görüşür ve hekim gülerek, “Ha AIDS’e yakalanmışsınız ha çıkışta beyaz bir gergedana rastlamışsınız. Aynı ihtimal.” der. Hikayenin geçtiği dönemde HIV’in etkin şekilde baskılanamadığını, hala ölümcül olduğunu ve HIV hakkındaki bilgilere erişimin oldukça sınırlı olduğunu düşünürsek Fred’in kaygılarını o dönem için anlayışla karşılayabiliriz.
Yazının girişinde HIVfobik kişilerin söylemlerinden birkaçına yer verdik. Doğru ve güvenilir kaynaklardan bilgi edinmenize rağmen siz de benzer kaygıları yaşıyorsanız uzman desteği almaktan çekinmeyin.
Hazal Hartavi