Pozitif Yaşam Derneği ile bir üniversitenin toplumsal duyarlılık projesi sayesinde tanıştım. Bu proje çerçevesinde Sivil Toplum Kuruluşu (STK) stajı yapacaktım. Bu yüzden tercih edebileceğim sivil toplum kuruluşları listesini incelemem gerekiyordu. Pozitif Yaşam Derneği’ ni okuduğumda yalnızca bir kulak dolgunluğumun olduğunu, neler yaptıklarını bilmediğimi fark ettim. Araştırmaya başladığımda, hem konu hakkında bilgisi olmayan bir kişinin, hem üyelerinin, gönüllülerin ve özellikle danışanların günlük yaşantılarında zaman geçirmekten hoşlanacağı bir internet sitesi bulmayı beklemiyordum. Çünkü site, yeterli bilgiyi içermesi ve sürekli güncellenmesinin yanında, içten ve hayatın içinden yazılar da bulunduruyordu.
Pozitif Yaşam Derneğini tercih etmemin bir sebebi buydu tabii fakat asıl neden kendimde hissettiğim eksiklikti. HIV/AIDS konusundaki bilgilerim eksikti, HIV ile yaşayanların ne gibi ayrımcılıklara maruz kaldıkları hakkındaki bilgilerim yetersizdi. İstemeden de olsa, HIV ile yaşayan insanlara diğerlerinden farklı davranmam gerektiğini düşünüyordum, bir yakınım gelip bana HIV pozitif olduğunu söylese ne yapmam gerektiğini bilmiyordum, tesadüfen ya da bilinçli yaptırdığım bir testte HIV pozitif sonucunu gördüğümde ne yapacağımı düşünemiyordum. Kısacası, iki yıldır derslerin yarısından fazlasının ayrımcılığa ayrıldığı bir bölümde okuyan ben bile, bilgi yetersizliğinden empati kuramıyordum. Bu durumda Türkiye’ye HIV nasıl anlatılır merak ediyordum. Staja başladığım andan itibaren bir defter tuttum. Aslında bu defteri küçük notlar almak için, toplantılarda kullanmak için almıştım ama defter bu bir ay içerisinde bir günlüğe dönüştü. İlk sayfaları HIV ile ilgili bilgilerle dolu. HIV/AIDS farkı nedir, nasıl bulaşır, ilk kez nasıl ve ne zaman tanımlanmış, dünyada kaç insan HIV ile yaşıyor, Türkiye’de dünyaya kıyasla ne gibi önlemler alınıyor vs. Bu bilgilerin altındaki cümlem ‘bilerek ölüme gitmek’ ti. Çünkü öğrendim ki aslında HIV, çok geç tanı alınmadığı taktirde birlikte yaşanılabilecek bir hastalıktı. Günde birkaç ilaç ile kaliteli, uzun bir yaşam sürmek mümkündü. PYD’nin akran danışmanları, yeni tanı alanlar için bu konuda birebir örnek ve moral unsuruydu. İlaçlar pahalıydı fakat sigortası olanlar için tedavi masrafları, tedaviyi imkânsız hale getiren faktör değildi. Bu faktör önyargıydı. HIV tanısı alanlar hastanelerde kötü muamelelere maruz kalıyordu. Normal prosedür uygulandığında HIV bulaşının önlendiğini bilen doktorlar bile HIV pozitif hastaları ameliyat etmeyebiliyordu. Bu yüzden hastalar, tedaviyi reddedebiliyor, bilerek ölüme gidebiliyordu. Bu durumda PYD, önyargılarından kurtulabilen doktorlar ile çalışan hastaneler, tanı merkezleri önermek zorunda kalıyordu. Diğer cümlem ‘HIV aileden saklanıyor’du. İnsanların hem ailelerini üzmemek için, hem de ne tepki vereceklerini bilmediklerinden, en zor durumları paylaşabilecekleri kişilerden bile sakladıklarını gördüm. Çünkü fark ettim ki bir havuza ya da genel bir tuvalete hiçbir şey sorgulamadan girebiliriz, ama eksik bilgi ile, HIV ile yaşadığını bize söyleyen bir yakınımızla aynı tuvalete girmemizin (hiçbir risk olmadığı halde) doğruluğunu önce sorgulamak ve tereddüt etmek eğilimindeyiz maalesef. Dernek’te verilen bu küçücük örnekle bile anladım ki desteğe ihtiyacı olan kişiye tabiri caizse köstek olabiliyoruz ve sıkıntıları hakkında açılmalarını engelleyebiliyoruz. Günler geçtikçe ve ben Dernek’e giren farklı sınıftan, dinden, ırktan, cinsiyetten insanları görünce ‘HIV’in stereotipi yok!’ yazdım. Bundan çok etkilenmiştim çünkü zıt kutuplarda bile olsalar, genele baktığımızda tam anlamıyla birbirlerini yiyen insanları ben burada görmedim. Günlük hayatımda bir arada göremediğim insanları burada çok güzel sosyal ilişkiler kurarken gördüm. Çünkü bence -ne yazık ki- böyle konularda aslında hepimizin birbirimize ne kadar ihtiyacımız olduğunu görürüz. Bir diğer cümlem, ‘yardımları telefonla hatırlatmak’ tı. Pozitif Yaşam Derneği’nin normalde vermekle yükümlü olmadığı ekonomik destek için bile hatırlatmalar yapıldığını görmüştüm o gün çünkü. Bu cümle PYD’nin içtenliğine bir kez daha inandığım için önemlidir benim için. Hep hüzünlü şeyler olmadı tabiî ki staj süresince. ‘Bebeğimiz oldu!’ çığlığı duyduğumda yazdığım ‘Doğum neşeleri!’, PYD’nin en önemli desteklerinden birini yansıtıyor. Aynı zamanda HIV ile yaşayanların kaliteli yaşam kurabildiklerinin de bir kanıtı bu cümle. Çünkü HIV pozitif anne ve/veya babadan destek ile HIV negatif bir çocuk doğabileceğinin ilk örneği değildi bu Dernek için. Bu birkaç cümlenin bana kattığı bilgilerin dışında, dört hafta boyunca çeviriler yaparak HIV ile dünyada nasıl mücadele edildiğini, basın araştırması yaparak nasıl önyargılı yazılar yazılabildiğini, bir filmin bile yıllardır verilen çabaları bir anda nasıl etkileyebildiğini, projelere fon bulmaya yardım ederek nasıl proje yazıldığını öğrendim. Pozitif Yaşam Derneği’ndeki stajımı dört haftaya sığmayacak deneyimler kazanarak bitirdim. Ne yazık ki yeterli değildi çünkü dünyada kalkınma hedeflerinin en tepelerinde yer alan HIV için Türkiye’de kat etmemiz gereken daha çok yol var… Ezgi Tuğçe Yıldırım Pozitif Yaşam Derneği 2011 Ağustos Ayı Stajyeri