Toplum Gönüllüleri Vakfı ve Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu ortaklığı ile 30 Ocak – 3 Şubat 2008 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilen Üreme Sağlığı Akran Eğitimleri Projesine 20 yeni akran eğitmeni katıldı.
HIV/AIDS oturumunda katılımcılara HIV testi deneyimini, sonrasında da yaşam stratejilerini saptamak ve HIV+ olma durumunu daha derinlemesine anlamalarını sağlamak amacıyla Mandalina Kabukları ses kaydı dinletildi. Güçlü bir şekilde empati kurmayı sağlayan dinleti sonrasında akran eğitmenlerine neler hissettikleri soruldu. Genel olarak gelen yorumlar aşağı yukarı hep aynıydı; dinlerken bir süre onu yaşayan kişi ben oldum, sanki tanıyı alan gerçekten bendim, HIV tanısı alsam ne yapardım?, kendi yaşantımı nasıl devam ettirirdim? ve ilk kime söylerdim diye düşündüm?, bu kadar etkileneceğimi düşünmemiştim.
Ancak İstanbul dışında okuyan tıp fakültesi öğrencisi olan bir katılımcının yorumu daha çok dikkatimizi çekti ve bir ironiye daha tanık olduk. Tıp öğrencisi: Bizim hastanede de yatan böyle bir hasta var. Grip bile olsalar çok çabuk etkilenip, ağır hasta oluyorlar. Ne bileyim yaşamaları çok zor!
Bir kez daha geleceğin hekimleri olacak olan, tıp eğitimi alan öğrencilerimizin HIV/AIDS konusunda, HIV ile yaşayanların, HIV Negatif olanlardan hiçbir farkı olmadığını bilmediklerini, ne kadar yanlış ve eksik bilgi ile eğitim aldıklarını görüyoruz!
Çünkü kendisinin serviste gördüğü HIV+ kişi kısa bir süre önce Pozitif Yaşam Destek Merkezine başvurmuştu! Ve kişinin öyküsünü biliyorduk. Aşağıda sizlerle de paylaşmak istiyoruz. HIV ile yaşayan kişinin yanına giden merkez yöneticimizin kaleminden:
İstanbul dışındaki gönüllü doktorumuz bir hastasının olduğunu ve kendisine ulaştığını ”ölmek üzereyim ne olur bana yardım edin dediğini” ifade etti. 60 yaşındaki amcamızın (bu ayki e-bültenimizde kendisine Ömer amca demiştik) kaldığı yere ulaştım. Amcamızı bir barakada çok kotu koşullarda buldum. 35 kiloya düşmüş, 1,5 yıldır bu barakada yaşıyormuş, son iki aydır tamamen yatalak bir şekildeymiş. Ön ve arka dışkılaşmasını kontrol edemediği ve yataktan çıkamadığı için yatağı ve üstü başı berbat durumdaydı. Ailesi reddetmiş ve onu burada ölüme terk ettirmiş! Hatta kendisini öldürmek için kendi öz oğlu hap bile vermiş intihar etsin diye..
Hamamdan, kahveden, lokantadan ve berberden kovulmuş… Yazın ilaç kutularını buzdolabı olmadığı için bağlayıp klozetin içine sallandırırmış bozulmasınlar diye. Bir ilaç şişesini ise tuzluk olarak kullanıyor. Defalarca düşüp başını çarpmış sağa sola. O ağladı, ben ağladım. 3 gün kendisini yıkayıp altını temizledim, kalça kemikleri olan yerler yatmaktan ve pislikten yara olmuş. Canının istediği yemekleri kendisine yedirdim ve ilaçlarını verdim.
Kaymakam ve belediye başkanı ile görüşüp durumu arz ettim ve kendilerinden yardım talep ettim, yeşil kart başvurusu yapıldı, sosyal yardımlaşma fonuna başvuruldu. Ayrıca ailesinden ulaşabildiğim kişilerle de görüşüp gereken cümleleri kurdum!!! Ambulans ayarlandı, Hastaneye kabulünü sağladık. Amcamızı ambulansla hastaneye götürdüm ve acil servisten hastaneye soktum ve enfeksiyona konsültasyon alarak enfeksiyon servisine yatırdım. Şu an hastanede tedavisi başladı…
Eğitime gelen katılımcılar (ve ne yazık ki Türkiyede hizmet veren birçok sağlık çalışanı; doktor(!), hemşire, personel vs) hala hastanede son evreye gelen kişilerin tekrar sağlıklı yaşamlarına geri dönebildiklerini bilmemektedir.
Eğitime katılan öğrencilere; virüsü baskılayan başarılı tedavi ile kısa bir sürede AIDS tablosundan taşıyıcı statüsüne dönen ve yıllardır HIV ile sağlıklı yaşayan bir kişinin deneyim paylaşımından sonra HIV/AIDSin tıbbi boyut sunumu yer aldı. Böylece tüm bilgiler tam anlamıyla pekiştirilmiş oldu. Kendi üniversitelerinde eğitim verecek olan eğitmenlerin HIV/AIDS konusuna daha hâkim olarak sahada çıkmalarından Pozitif Yaşam Derneği olarak gurur duyuyoruz.