Ceren Duman
24 Ekim 2024 – fikirgazetesi.org
Dün, iki yıl önce ilk tanıyı aldığım şehre yolum düştü. Tanıyı aldığımın ertesi günü, o şehirdeki işimi bırakmış İstanbul’a gitmiştim. O gün hastaneden çıktıktan sonra ağlayarak indiğim yokuşu, akabinde gelip oturduğum sahili tekrar ziyaret ettim. O günleri hatırladım ve çok farklı duygulara kapıldım. Yalnızlık, korku, panik, stres, acı, ne yapacağını bilememe duygularıyla her saniyemin ve uykularımın zehir olduğu o zor günleri…
Yukarıdaki cümleler A.F. isimli kişinin Şubat 2023’te Pozitif-iz Derneği’nin internet sitesi için kaleme aldığı hikayesinin girişinde yer alıyor. Hikaye, A.F.’nin kimseyle paylaşamadığı bu sebeple stresini kat be kat artıran HIV tanısı aldıktan sonra yaşadığı zorluklar ile devam ediyor: Tuvalet banyo kullanmanın, sofraya oturmanın bile kaygılı olduğu zor günler başlamıştı. Kör bir kuyuda merdivensiz kalmıştım sanki.
Dünya çapında on milyonlarca insanı etkileyen HIV toplum için bir tabu olmaya devam ediyor.
“İnsan İmmün Yetmezlik Virüsü” anlamına gelen HIV (Human Immunodeficiency Virus), insan vücuduna girdiği anda bağışıklık sistemini hedef alan ve beyaz kan hücrelerine saldırarak orada çoğalan bir virüs. HIV, zamanla enfeksiyonlara ve bazı kanser türlerine karşı bağışıklık sisteminin koruma görevlerini zayıflatarak immün sistemi tamamen etkisiz hale getiriyor. Bu aşamadan sonra ise “Edinilmiş Bağışıklık Yetmezliği Sendromu” anlamına gelen AIDS (Acquired Immune Deficiency Syndrome) gelişiyor.
Günümüzde tedavi ile tamamen kontrol altına alınabilen bir enfeksiyon olan HIV erken tanı ile dünya genelinde azalma eğilimindeyken veriler Türkiye’de virüsün artışa geçtiğini gösteriyor. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve Enfeksiyon Hastalıkları Derneği (KLİMİK) HIV Çalışma Grubu’ndan Uzm. Dr. Okan Derin’in sonuçları Ağustos ayında uluslararası tıp dergisi Medicina’da yayımlanan araştırmasına göre, Türkiye’de, özellikle genç nüfustaki HIV artış hızı endişe verici.
Birleşmiş Milletler HIV ve AIDS Ortak Programı (UNAIDS) verilerine göre dünyada 39.9 milyon insan HIV pozitif. 2023 yılında ise tanı koyulan 1.3 milyon kişi bulunuyor.
Türkiye’de 1985 yılından 8 Kasım 2023 tarihine kadar doğrulama testi pozitif tespit edilerek bildirimi yapılan 39.437 HIV pozitif kişi ve 2.295 AIDS evresindeki kişi mevcut.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ölümcül hastalıklar listesinden çıkartılan HIV enfeksiyonu, kronik -yaşam boyu kontrol altında tutulabilen- (tansiyon ve şeker hastalığı gibi) hastalıklar arasına yer alıyor. Uzmanlar, HIV ile yaşayan ve düzenli tedavisine devam eden kişilerin yaşamları boyunca AIDS evresine gelmediğinin altını çiziyor.
HIV enfeksiyonu, HIV’in kontrol altına alındığı ancak HIV’in tamamen vücuttan uzaklaştırılamadığı kronik bir enfeksiyon. Tedavide kullanılan antiretroviral (retrovirüslere karşı etkili olan) inhibitör (durdurucu, yavaşlatıcı, önleyici) ilaçlar HIV’in insan vücudunda kendini kopyalamasını durdurarak bağışıklık sisteminin zarar görmesini engelliyor ve bireylerin sağlıklı yaşamlarına devam etmelerini sağlıyor.
HIV’nin diğer cinsel yolla bulaşan enfeksiyonlarda olduğu gibi özel bir belirtisi bulunmuyor. Bu sebeple virüsün tespit edilebilmesinin tek yolu düzenli test yaptırmak.
Sağlık Bakanlığı’nca bildirimi zorunlu hastalıklar listesinde yer alan HIV ve AIDS ile yaşayan kişiler gerek test aşamasında gerek tanı konulduktan sonra toplum içinde damgalanma ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalmaya devam ediyor.
“BU BİLGİYİ PAYLAŞMAK BİR ZORUNLULUK DEĞİL”
Pozitif Yaşam Derneği, 2005 senesinde kurulmuş bir dernek. Gelecek sene 20. yılını kutlayacak olan oluşum, HIV ile yaşayan insanların herhangi bir ayrımcılık ve hak ihlali ile karşılaşmaması, tanı-tedavi hizmetlerine ücretsiz ve eşit şekilde erişebilmeleri için çalışan, aynı zamanda HIV ile yaşayan kişileri ve yakınlarını psikososyal olarak destekleyen çalışmalar yürütüyor.
HIV alanında faaliyetler gösteren diğer derneklerden öne çıkan özelliği ise HIV ile yaşayan öznelerin kurduğu ilk dernek olması…
Hazırladığım HIV dosyasına ilişkin Fikir Gazetesi’ne değerlendirmelerde bulunan Pozitif Yaşam Derneği Koordinatörü Yağmur Şenoğuz, HIV testi yaptırmak isteyen bir kişinin de, HIV pozitif bir kişinin de ayrımcılık ve damgalamanın yol açtığı farklı zorluklarla karşı karşıya kalabildiğine dikkat çekiyor.
HIV pozitif insanların en temelde mahremiyet, sağlık ve çalışma hakkına erişimde ayrımcılıkla karşılaştığını belirten Yağmur Şenoğuz, sosyal boyutta yaşanan ayrımcılığın sebebini ise HIV’in bulaş yollarının doğru bilinmemesinden kaynaklanması olarak açıklıyor.
“Sosyal ortamda bu bilgiyi paylaşmak bir zorunluluk değil”
HIV’NİN BULAŞ YOLLARI NELER?
Dünya Sağlık Örgütü’nin yayımladığı bilgilere göre HIV; kan, anne sütü, meni ve vajinal salgılar dahil olmak üzere HIV ile yaşayan kişilerin vücut sıvılarının değişimi yoluyla bulaşabiliyor ayrıca hamilelik ve doğum sırasında çocuğa da geçebiliyor.
İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve HIV Enfeksiyonu Derneği Başkanı Prof. Fehmi Tabak, en önemli bulaş şeklini cinsel yol olarak işaret ediyor.
Enfeksiyonun bulaş yoluna ilişkin bilgilerin yaygınlaşmaması sebebiyle kişilerin damgalamaya maruz kaldığını belirten Pozitif Yaşam Derneği Koordinatörü Şenoğuz, “Aynı ortamı paylaşmakla, aynı tabak-çatalı kullanmakla, ortak havuz kullanmakla, ortak tuvalet kullanmakla, öpüşmekle, sarılmakla, birbirini sevmekle, aynı ofiste çalışmakla, aynı okul sıralarını paylaşmakla, aynı yurdu paylaşmakla geçebilecek bir enfeksiyon değil. Dolayısıyla sosyal yaşantımızda da aslında bu bilgiyi kimseyle paylaşmak gibi bir zorunluluğumuz yok. Hatta öyle ki cinsel partnerlerimizle bile.” açıklamalarında bulunuyor.
HIV’e ilişkin doğru bilgilerin yaygınlaşması gerektiğini belirten ve dernek olarak bu alanda çalışmalar yaptıklarını dile getiren Şenoğuz, HIV’le yaşayan kişilere ücretsiz danışmanlık hizmetleri sağlamanın yanı sıra tüm topluma ve sağlık profesyonellerine farkındalık eğitimleri verdiklerinin de altını çiziyor.
“Tabii ki bir günden bir güne değişmiyor bütün bunlar. O yüzden de sürekli aynı şeyi yapmaya devam ediyoruz.”
Şenoğuz, derneğin farkındalık ve savunuculuk çalışmalarını artırtmak için Sağlık Bakanlığı da dahil olmak üzere sivil toplum örgütleriyle, meslek uzmanları ve dernekleriyle; ayrıca psikologlar, avukatlar, LGBTİ dernekleri gibi yine HIV pozitif kişilere temas edebilecek, onlara destek veya hizmet sunabilecek meslek gruplarıyla ve dernekleriyle de yakın temasta olduklarını belirtiyor.
Enfeksiyonun bulaş ayrımı yapmadığına dikkat çeken Şenoğuz, “Asıl meselemiz bunun herkesin meselesi olduğunu anlatmak ve çok uzun yıllardır süregelen önyargıyı yıkmak. Belli bir cinsel yönelim, cinsiyet kimliği fark etmeksizin herkese bulaşabilir. Bu kişi heteroseksüel olabilir, na-trans olabilir, trans olabilir, eşcinsel olabilir, lezbiyen olabilir, biseksüel olabilir… Bunun herkesin konusu olduğunu anlatmaya çalıştığımız için toplumun her kesimiyle iş birliği yapabiliyoruz.”
TÜM YAŞ GRUPLARINDA GÖRÜLEN BİR VİRÜS
Halk Sağlığı Genel Merkezi verilerine göre enfeksiyona sahip kişilerin çoğunluğu 20-39 yaş grubunda yer alsa da; Türkiye’de 1-4 yaş grubunda 81, 5-9 yaş grubunda 43, 60-64 yaş grubunda 1025, 65 yaş üstü grupta ise 1006 HIV pozitif tanısı konulmuş kişi yer alıyor.
“Bunun sebebi HIV’in kendisine has belirtisi olan bir enfeksiyon olmaması.” diye açıklama yapan Pozitif Yaşam Derneği Koordinatörü Yağmur Şenoğuz, her yaştan bireyin düzenli test yaptırması gerektiğinin bir kez daha altını çiziyor.
“Herkes kendi sağlığından sorumlu ve mesul. Korunmak iki tarafın sorumluluğu. Dolayısıyla aslında ister uzun süreli bir ilişki olsun, ister birden fazla partneri olan çok eşli bir kişi olsun. Fark etmez. Karşıdaki partneri sorgulamak yerine kendi cinsel sağlık davranışlarına bakması gerekiyor insanların.”
Yılda iki defa HIV testi yaptırmayı bütün yetişkinlere öneren DSÖ, aynı zamanda cinsel olarak aktif bütün bireylere her türlü cinsel yolla bulaşan hastalıktan korunmak için en güvenilir ve en ekonomik yol olan prezervatifi öneriyor.
ÜCRETSİZ VE ANONİM TEST MERKEZLERİNİN ÖNEMİ GİDEREK ARTIYOR
Türkiye’de Sağlık Bakanlığı’na bağlı bütün hastanelerde ve aile hekimlerde ücretsiz test olmak mümkün. Fakat bireyler damgalama ve ayrımcılıktan kaçınma amacıyla anonim ve ücretsiz test merkezlerini tercih ediyor. Bu hizmeti sağlayan Gönüllü Danışmanlık ve Test Merkezleri’nin (GDTM) sayısı ise ne yazık ki çok az…
İstanbul, İzmir, Ankara başta olmak üzere Mersin, Bursa ve Diyarbakır’da ücretsiz ve anonim HIV, Hepatit B, Hepatit C ve Sifiliz için test imkânı sunan GDTM’lerin sayılarının az olması en nihayetinde erken tanının önüne geçerek bulaşın artmasına yol açıyor.
“Tedavi olan ve HIV tanısının farkında olan insanların bulaştırıcılığı yok. Korumasız cinsel ilişkiyle dahi bulaştırıcılığı yok. Asıl konu HIV ile yaşadığını bilmeyen insanlar. Ben kendimi korumayayım, karşımdaki insanı soruşturayım tarzında algı var bizim toplumumuzda” diye konuşan Şenoğuz, kişilerin kendisinden ziyade partnerinin test sonucunu sorgulamasının ayrımcılığı körükleyen ve kişisel veriyi ihlal eden bir davranış pratiği olduğuna dikkat çekiyor.
HIV pozitif tanısı almış ve sağlık sistemine erişimi olan (öğrenci, çalışan ya da Genel Sağlık Sigortası primini ödeyenler) her Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı şu anda Türkiye’de ücretsiz HIV enfeksiyonu tedavisi hizmetine erişebiliyor.
HIV tedavisinin ulaşmak istediği ilk hedef PCR ile bakılan 1 mililitre küp kanda virüs yükünün 6 ay içinde virüs kopyalanması durdurulduğundan saptanamaz seviyeye inmesi. Tedavinin ikinci hedefi ise saptanamayan viral yükün devamlılığının sağlanması.
HIV ilaçlarını düzenli kullanan ve viral yükü en az altı aydır baskılanmış olan HIV ile yaşayan kişilerin, virüsü korunmasız cinsel ilişki yoluyla hiç kimseye bulaştırmayacaklarının bilimsel ifadesi olan Belirlenemeyen=Bulaştırmayan (kısa adıyla B=B) Dünya Sağlık Örgütü, UNAIDS, CDC, ECDC gibi otoritelerce kabul edilmiş genel bir tanım.
95-95-95 HEDEFLERİNDE TÜRKİYE NE DURUMDA?
Pozitif Yaşam Derneği Koordinatörü Yağmur Şenoğuz enfeksiyona ilişkin genel çerçevede UNAIDS’in uluslararası çaptaki 95-95-95 hedeflerine de değiniyor.
95-95-95 hedefleri, HIV ile yaşayanların yüzde 95’inin tanı almasını, tanı alanların yüzde 95’inin antiretroviral (retrovirüslere karşı etkili olan) tedaviye ulaşabilmesi ve tedavi alanların yüzde 95’inin de kandaki virüs düzeyinin saptanabilen sınırların altına düşürülmüş olmasını amaçlıyor.
“Biz ikinci ve üçüncü 95 hedeflerinde daha iyiyiz. Oraya daha yakınız ama ilk 95 hedefinde yüzde 40-50’deyiz. Sağlık Bakanlığı verileri bize ilk tanının alındığı 85 yılından bu yana toplamda 41.732 kişinin HIV pozitif tanısı aldığını söylüyor. Ama enfeksiyon hekimlerinin tahminlerine baktığımızda bu sayı 100 binlerde.” diye konuşuyor Yağmur Şenoğuz.
KLİMİK HIV/AIDS Çalışma Grubu’nun geçtiğimiz yıl sonunda yaptığı açıklama da yukarıdaki verileri doğruluyor:
“Ülkemizde Şubat-2023 verilerine göre 35 807 HIV ile yaşayan bireyin olduğu görülmektedir. Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve ülkemizden konu ile ilgili uzmanların yaptığı hesaplamalara göre gerçek olgu sayısının resmi kayıtlardaki rakamların en az iki katı olduğu tahmin edilmektedir.”
Bu sebeple test yaptırmanın önemine bir kez daha vurgu yapan Yağmur Şenoğuz cümlelerini “Çok konuşulabilir bir şey olmadığı, cinsellik, cinsel sağlık zaten genel olarak bir tabu olduğu için insanlar bunları çok konuşmuyorlar. Ama konuşmamız gerekiyor.” ifadeleri ile noktalıyor.