Skip to content Skip to footer

26-27 Mart 2010 tarihlerinde ECAB (European Community Advisory Board = Avrupa Birliği Danışma Kurulu)’nun Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ile birlikte  “23 Mart Dünya Verem Günü” nedeniyle düzenledikleri “HIV ve Verem (Tüberküloz)” başlıklı toplantı 10 ülkeden, 30 katılımcı ile Brüksel – SAS Blu otelinde gerçekleştirildi.

Tümü Tüberküloza ayrılan toplantı çoğunluk ile Dünya Sağlık Örgütü’nden katılımcılar ve konuşmacılar ile yapıldı.

Toplantının özeti şöyle:

§          Verem’in HIV’in tersine daha kolay bulaşması nedeni ile (tükürük, balgam ve öksürük ve hapşırma yolu ile çıkan tükürük zerrecikleri aracılığı) çok yaygın bir hastalık olduğu belirtildi.

§          Küçüklüğümüzde yaptırılan Verem aşılarının ömür boyu bağışıklık sağlamamakta (küçüklerde 12 yıl kadar vereme karşı bir bağışıklık kazandırmakta).

§         Çoğu insan bu mikrobu taşıyor olabilir ancak mikrobun çok küçük bir mikrop olması, çok  hızlı üremediği için ve yapısı itibari ile tespit edilmesi çok güç olduğundan inaktif olduğu dönemde tespiti çok zor.

§          İnsanlar verem mikrobunu almış olabilir ve bunu inaktif konumunda bir ömür boyu da taşıyabilir.

§          Ancak verem mikrobunun aktif hale gelmesi muhtemiliyatı bağışıklık sistemi zayıflamış kişilerde ve çocuklarda çok daha yüksek. Bu oran %10 dur.

§          Verem mikrobunun inaktif olduğu devrede tespiti zor olması nedeni ile bağışıklık sistemi zayıf olan kişilerin ve çocukların dikkatli olması gerekmektedir. Bu neden ile de bu kişilerde verem olasılığı hiç göz ardı edilmemeli ve verem belirtileri olabilecek sinsi ateş, gece terlemeleri, devam eden öksürük, balgam çıkarma vs. çok ciddi takip edilmelidir.

§          HIV negatif kişiler yani bağışıklık sistemi yüksek olan kişiler ve çocuklar yüksek ateşlenmede CD4 ve CD8 T hücreleri aracılığı ile verem mikrobu ile savaşarak onların tükürük ve salyaya  karışmasını sağlar ve bu neden ile tükürük ve/veya balgamın mikroskop altında yapılan tetkikte verem mikrobu rahatlık ile tespit edilebilir. Oysa bağışıklığı düşük olan HIV Pozitif kişilerde CD4 ve CD8 T hücreleri az olduklarından bu görevlerini yapamaz. Neticede HIV Pozitif olan hastalarda yüksek ateş olmasına rağmen tükürük/balgam mikroskop testleri negatif çıkabilir. Yani verem mikrobu tespit edilemeyebilir ve bu da yanlış teşhise yol açabilir. Verem olmuş bir HIV hastasında balgam veya tükürük testi neticesinde verem olmadığı teşhisine varılabilir. Bu neden ile bu tür hastalarda çok dikkatli olmak ve başka testlere de başvurmak gerekir.

§          Normal verem mikrobunun dışında bir de ilaçlara dirençli verem mikrobu var. İlaca dirençli verem mikrobu ya direk bulaşma yolu ile alınır veya yanlış veya düzenli uygulanmayan tedavi neticesinde hastada zaman için de oluşur. Bunlarda kendi aralarında mono (tek bir ilaç gurubuna dirençli), poly (birkaç ilaç gurubuna dirençli) ve multi- and extensively (tüm ilaçlara dirençli) olmak üzere 3 guruba ayrılmakta.

§          Bazen yanlış tedavi uygulamasından veya hastanın düzenli bir tedaviyi yerine getirmemesi neticesinde ilaca dirençli verem oluşmaktadır.

§          Hastaların düzenli bir tedavi uygulamamalarının sebepleri:

o         Toplum içinde HIV’de olduğu gibi vereme karşı da önyargılar var.

o         Bu neden ile hastalar tedaviden kaçınmaktalar veya düzenli uygulamamaktadırlar.

o         Veremin bulaşıcı olması nedeni ile bu hastalığın HIV’in tersine hastanede kontrol altında tedavi edilmesi gerekmektedir ve tedavisi uzun sürmekte (4–5 ay) ve hastalar özelikle ekonomik durumları iyi olmayan hastalar bu kadar uzun sure isten uzak kalmayı göze alamamaktalar.

§          HIV Pozitifler ve küçükler  bu hastalığa karşı çok dikkatli olmalılar. Bu neden ile hijyene çok dikkat etmeliler, kalabalık ve hava sirkülâsyonu olmayan ortamlardan mümkün oldukça uzak durmalılar, bulundukları ortamları sık sık havalandırmalılar ve güneşlendirmeliler.

§          Dünya Sağlık Örgütü’nün dikkatimizi çektiği durumlardan biri de HIV araştırmasına çok büyük kaynak ayrıldığını ama veremin de çok ciddi ve yaygın bir hastalık olmasına rağmen HIV’e ayrılan kaynakların sadece 10da 1 ayrıldığı oldu. Oysa veremin inaktif olduğu tespit edilmesini sağlamak, dirençli verem mikrobu için yeni ilaçların geliştirilmesi için HIV de olduğu gibi büyük araştırmalar gerekmekte.

Sonuçta HIV ve Verem konusunda örgütler bu konularda farkındalık yaratma alanında nasıl bir işbirliği yapılabileceği üzerinde fikirler üretmeye çalıştılar.

Bir sonraki Ecab toplantısı 7–9 Mayıs 2010 tarihinde yapılması kararlaştırıldı.

Kemal Demir