|
|
|
|
|
|
NEREDEN NEREYE Muzaffer Fincancı İlk defa HIV pozitif bir kişi ile 20 yıl önce karşılaşmıştım. Hasta da, sağlık çalışanları olarak bizler de ne yapacağımızı pek bilmiyorduk doğrusu. Henüz bu hastalığa karşı bir ilaç yoktu,hastalığın seyri hakkındaki bilgiler hiç de içi açıcı değildi. Hasta bütün ailesinden, dostlarından yalıtılmış durumdaydı. Bizler de uzak duruyorduk, hem söyleyecek, yapacak fazla bir şeyimiz olmadığını düşünüyorduk, hem de bulaştırıcılık konusunda önyargılarımızı atamamıştık henüz. Herkes umutsuz bir bekleyiş içindeydi.
Daha gidecek çok yolumuz var. Ama pozitif duygular
içindeyiz, yaşam bizi bekliyor.
|
|
ANNEME; Bir kurban lazımdı ya da kahraman her savaşta olduğu gibi, bu ben miyim bilmiyorum ama gönüllüyüm, seslerin kısıldığı yerde ses olmak, tıkanan boğazlara su vermek gibi bir şey bu…Yaşanan haksızlıklara DUR! Diyebilme cesaretimi gösterebilmek, yaşadıklarımı paylaştığım kişiler adına. Bizler bugünün sağlıklı ama yarının hasta adaylarıyız her birey gibi, nerden geldiğini anlayamadığımız bir tokat gibi patlayıverir yüzümüzde, ne olduğumuzu şaşırırız, tıpkı onlar gibi. Annem,
canım annem, şimdi yoksun oysa ne kadar hayat doluydun, hiv+ yaşıyordun
ama savaşıyordun hayatla, yaşamak güzeldi. Hayallerin vardı, zaman zaman
unutuyordun bile hasta olduğunu bırakıyordun hayatın kollarına kendini. Ta
ki sana hatırlatılana kadar. Evet sana bunu her fırsatta
hatırlatıyorlardı. Sanki bile bile alıp vücuduna enjekte etmişsin gibi,
Neden bu ayrım... Niye bu baskı? Ve bu kime, neden ve neyin Bir yola
çıktım, sonun başlangıcı benim için, annemin sonu ama benim başlangıcım,
bu yolda yılmayacağım, sonuna kadar ve ben her sonda yeni bir baş
bulacağım, yeni hedeflerde saf tutacağım, yeni kahramanlar arıyorum,
birleşsin ellerimiz ta ki bu toplumun baskısından kurtulana kadar,
ayrımcılık bitene, insanların
DENİZ (Annesi HIV Pozitif yaşadı) | |
| |
Yıllar önce
kupkuru, damar damar çatlamış
toprağa atılan tohum, gücünü
kan, ter ve gözyaşı
ile sulandıktan sonra bereket dolan topraktan alarak filizlendi ve yeşerdi.
Ve günlerden bir gün, dipsiz, kör bir kuyu kadar karanlık bir gecenin
sabahında gün ışımaya
başladığında,
çiçeğe durmaya karar verdi onca
yılın küskünlüğünü üstünden
silkeleyerek. Aykırıydı ormana biliyordu; bir kocakarının eğilip
bükülmüş
parmaklarına benzeyen kupkuru gövdesini yıllarca ayakta tutmuş,
kışın keskin
poyrazlarına, yazın alaz sıcaklarına meydan okumuştu
sessiz bir kabullenişle.
Yeşilini, çiçeğini
sakınarak tüm gözlerden, coşkusuzca
ve umutsuzca sürdürmüştü
yaşamını koca
ormanda tek başına.
|
|
Tanıyorum
bir yerlerden acını… Aynı şiddet de olmasa da tadı aynı dostum.
Acıyı her
gün başka bir renge boyamakla harcanıyor zamanımın geneli bir süredir.
Şükrediyorum, isyan ediyorum gün gelip bırakıp gitmek istiyorum.Bir
gülüş yetiyor bazen gitmeyi başaramıyorum.
Aynı payda da buluştuğum dost omuzlar sırtlanıyor her seferinde kırılmış umut parçalarıyla dolu çantamı, alıp yerine koyuyorlar… Oturup boşaltıyoruz çantayı, Kırılan parçaları eskisi gibi sağlam olmasa da bir sonraki çanta toplama zamanına kadar dayanır hale getiriyoruz.
Acıyı
boyadığım renkler çoğaldıkça daha bir sever hale geliyorum acımı
sanırım. Her birinizden bir renk aldım,
Teşekkürler. Yasin HIV Pozitif Yaşıyor.. |
![]() |
![]() Merhaba, HIV/AIDS konusu sadece 1 Aralıkta mı anılmalı sizce de? Ben bundan hiç de emin değilim… İlgi odağı sadece bu günde olmamalı ve toplum sadece bu günde konuya duyarlılaşmamalıdır. Bu Türkiye’nin ciddi bir sorunudur. Şöyle bir ayrım yapmakta görüyorum: Sorun HIV ile yaşayanlar değil! Sorun yanlış bilgiler sonucu ortaya çıkan HIV’in olumsuz sosyal imajının ta kendisidir. Toplumdaki mevcut bu ürkütücü ve yanlış bilgilerden dolayı HIV ile yaşayanlara karşı önyargılar oluşuyor. Bu ön yargılarda ayrımcılığa sebep oluyor! Gün geçmiyor ki yeni tanı alan bir kişi Pozitif Yaşam Destek Merkezi’nin kapısını korku ve endişe içinde çalmasın…Korkmuş oluyor çünkü tanısını bırakın danışmanlık alarak öğrenmesini, üstüne üstük bir de yalan yanlış bilgilendirilerek “çok yaşamaz, birkaç ay/yıl içinde ölürsün” diyerek eline HIV+ kâğıdı tutuşturuveriyor…
HIV yılın sadece 1 günü değil, her günün sorunu. Çünkü her gün birileri bir yerlerde yeni tanı alıyor ve/ya ayrımcılığa uğruyor… Maalesef hala birçok kişi HIV’i baskılayan ve kaliteli bir yaşam sürdürmeyi sağlayan tedavinin olduğunu, bunun artık ölümcül değil kronik bir durum olduğunu, HIV+ çiftlerin çocuk sahibi olabildiklerini, her birey gibi sahip oldukları haklardan tam olarak yararlanabileceklerini, evrensel enfeksiyon kontrolü kuralları uygulandığı takdirde hiçbir risk olmadığını, sadece belli bir gruba ait bir hastalık değil, HIV’in din – dil- ırk - cinsiyet – coğrafya ayırmadığını bilmiyor… Haydi sende bize omuz ver… Toplumu HIV’den, bununla yaşayanları da önyargılardan hep birlikte koruyalım! Sevgimle, Kız Kulesiii (3 yıldır HIV ile yaşıyor ve farkındalık yaratıyor)
![]() |
|
Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı |
![]() |
![]() |
|
![]() 1996 Yılında AntiRetroviral Tedavi (ART) çıktığından beri, batı ülkelerinde HIV'den kaynaklanan ölümler azaldı hatta artık son yıllarda bitti. 1996'dan beri... |
2007 Türkiye'sinde ise hala
ölümler, hala dışlamalar hala yanlışlıklar.. İnsanın bu sebepsiz ölümlere katlnması ne zor biliyor musunuz? İpten adam aldık derler ya, işte öyle AIDS tablosundan pek çok dostumuzu aldık ve yaşamlarını şimdi sapa sağlam yürütüyorlar. Hal böyleyken bu saçma ölümler neden? Hepinizi yaşama dair bu bilgiyi paylaşmaya, yaşamaya ve yaşatmaya çağırıyorum. Lütfen herkes sesinin çıktığı kadar bağırsın: HIV can çekişiyor, ama AIDS Öldü.... Nejat Ünlü - PYD |
![]() |
|
Kulaktan kulağa
oyunu gibi her şey. biri bi baştan ” hayat yasamaya değer ” der, diğeri
de ” hayat ne kadar da berbat ”…..sonra bu cümleler baslar uzun bir
yolculuğa ve her iki cümlenin de son durumu yolculuğa başladıklarından
farklıdır ve herkesin kendi kurduğu cümle doğrudur.
………tam ölmeye
karar vermişken her şey değişti…..kulağıma şarkılar çalındı, elime bir
gitar tutuşturuldu, karşıdaki ses; “KOCA BİR MİLLETİN DERT ORTAĞI” bana da
umut verdi…….sonraaaaaaaa…karşıdan gelen “O” güneş gözlüğünü
çıkardı….bakamadım gözlerine….öyle güzeldi ki….bakamadım kalbine…..öyle
temiz ve ben gibiydi ki…..sonra bana şu cümleyi kurdu..”BEN TABUMA AŞIK
OLDUM”….çünkü aids birine aşık olmamak için tek kritermiş…..hayat ne
garip.. benim de tabum renkli bir gözdü….ve evlenmekti…..şimdi sol
parmağımda 40 tane taçla süslenmiş bir yüzükle evliyim ve TABU oynuyoruz.
Yani HAYAT ÇOK GÜZEL!....Dostlarım var; aynı sofrada, kendi ellerimle
hazırladığım yemekleri yediğimiz, dostlarım var; eskiden olduğu gibi “sen
olmazsan olmaz” deyip eğlendiğimiz. Hiçbir el tedirgin ve kaçamak değil
bana “merhaba dostum” derken. Ben çikolata yerken karşımda yutkunan bir
dost, ısırdığım çikolatamın yarısını alıp yiyor.. Hayat eskisi gibi hatta
eskisinden daha güzel devam ediyor. Tıpkı SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM gibi
tekrar tekrar seyredilen güzel bir filmim var. |
|
Geriye dönüp
baktığımda koskoca bir on yedi yıl, yani 17 yıldır HIV pozitif yaşamak
dile kolay değil mi? HIV+ olduğumdan habersiz yaptığım evlilik sonucu
eşimin doğum yapacağı günlerde, bir tesadüf sonucu |
|
Dünya AIDS günü için Dünya’nın her tarafında aktiviteler organize ediliyor. Bu yıl 1 Aralık Dünya AIDS günü, Dünya AIDS Kampanyası (www.worldaidscampaign.org) tarafından, içinde olduğumuz yılı da kapsayan beş yılın sloganı olan “AIDS’i durdur, sözünü tut” sloganı altında belirlenen “liderlik” teması üzerinde odaklanacak. Dünya AIDS günü Dünya’nın her yerinden insanların HIV’e karşı farkındalığı artırmak ve HIV ile yaşayan insanlar ile olan global dayanışmayı ifade etmek için bir araya geldikleri bir gün. Ancak Dünya AIDS günü sadece farkındalığı artırmak konusundan oluşmuyor. Aynı zamanda hükümet ve liderlere AIDS hakkında verilen tüm sözlerin yerine getirilmesini hatırlatmak için ve yine AIDS için yapılan tüm taahhüt ve faaliyetlerin gösterilmesi için bir fırsat sağlıyor.
HIV’e verilecek ulusal cevapta tüm ortaklar (hükümet, STK’lar, media, akademi çevreleri ve özel sektör) aynı ortak hedef için birlikte daha fazla çalışmalıdır. HIV’le yaşayan kişileri temsil eden STK’lar bu ortaklığın çok önemli bir parçasıdır. Güçlü ve etkili olmaları için tüm diğer ortaklar destek vermelidir. 1 Aralık Dünya AIDS gününde hem bu konunun altını çizmek hem de bu güne kadar başardıklarınız için sizi kutlamak istiyoruz. Pozitif Yaşamlara hep birlikte!
UN HIV/AIDS Tema Grubu |
|
|
![]() |
1980’lerde aids’in ilk kez dünya’nın batısından ortaya çıkmasıyla beraber “eşcinsel aids hastalığıdır” önyargısı ile gene eşcinsellere yönelik ayrımcılık yapılacak bir alan ortaya çıktı. Ancak özellikle kuzey amerika’daki eşcinsel örgütler, eşcinsellede aids olabilir diyerek, hem önleme hem de destek mekanizmalarını kurdular. Aynı zamanda “aids eşcinsel hastalığıdır” yargısını politik olarak eleştirilerek homofobiyi deşifre ettiler.
Hem eleştirmek hem de hizmet üretmek mümkün müdür?
Türkiye’de ne yazık ki, sivil toplum örgütleri bütün alanlarda benzer bir
yaklaşım sergiliyor. Politik olarak eleştirdiği bir alanın eleştirmenin
yeterli olduğunu düşünüyor. O alan uzaktan ahkam keserek düzelmeyeceğini
ne yazık ki çok geç öğreniyoruz. “Hiv-Aids eşcinsel hastalığı değildir”
demek yanı başımızdaki hiv+ eşcinsellerin sorunlarını ortadan kaldırmıyor?
Kaos GL’nin Türkiye Hiv-Aids Önleme ve Destek Programı kapsamında yürüttüğümüz Gökkuşağı projesi kapsamında biz “eşcinseller Heteroseksüellerden daha çok korunuyor” cümlesinin kocaman bir yalan olduğunu gördük. Öncelikle eşcinsel diye genelleyebileceğimiz bir grubun olmadığını gördük. Eşcinseller farklı yaş gruplarında, farklı sosyalleşme alanları olan, farklı deneyimleri olan insanlar. Evli bir eşcinsel cebinde hiçbir zaman kondom taşıyamayacağı için bilgisi olduğu halde korunmaya biliyor.” gibi onlarca örnek gördük.
Eşcinseller de hiv pozitif olabilir. hiv pozitif eşcinsellere bizim de destek olmamız gerekiyor. yoksa hepimizin üstünde olduğunu varsaydığımız gökkuşağı’nın kocaman bir yalana dönüşür.
|
|
Bugünse o kötü haberi alalı tam 1 sene oluyor. Ve çok şükür, hala oldukça sağlıklıyım. İlk başlarda, kendime olan saygımı geri kazanabilmem biraz zamanımı aldı elbette. Ancak sonunda değişen tek şeyin koşullar olduğunu farkettim. Şimdi düzenli olarak her 3 ayda bir, vücut direncimle ilgili kontrollerimi yaptırıyorum. Bunlar, zamanı geldiğinde HIV tedavisine başlamam gerektiği konusunda beni uyaracak olan testler. Evet, doğru duydunuz, günümüzde AIDS’i tedavi edebilen, onu tıpkı şeker hastalığı gibi kronik bir rahatsızlığa dönüştürebilen son derece etkili ilaçlar var. Hem de sosyal güvenceler kapsamında.. İşte şükretmek için bir sebep daha.. Geriye sadece, içinde HIV gerçeğini de barındırabilen yepyeni bir hayat kurmak kalıyor. Doktorumun dediğine göre, geleceğimle ilgili uzun vadeli planlar yapmama hiçbir mani yokmuş. Hatta istersem evlenip sağlıklı çocuklara bile sahip olabilirmişim. Şuanda diğer herkes gibi normal bir hayat sürdürebilmeme engel olan tek şey ise, gündelik hayatımda istemeden de olsa durmadan yalanların arkasına gizlenmek zorunda kalıyor olmamdır. Bu hakkım kanunlar tarafından da desteklense de, yalan söylediğim gerçeğini değiştirmiyor. Maalesef işimden kovulmadan, arkadaşlarım ve akrabalarım tarafından dışlanmadan, gittiğim her ortamda çevresine ölüm saçan radyoaktif bir madde muamelesi görmeden yaşayabilmemin tek yolu bu.. Peki ya ben kim miyim? Çok basit.. Ben, şoförün yolladığı para üstünü size uzatan kişiyim! Yanlışlıkla bardağından içtiğiniz bir iş arkadaşınız vardı ya hani, işte o da benim! Hatta, yolda görüp öpüştüğünüz, el sıkıştığınız, sarıldığınız kişilerden herhangi biri de yine ben olabilirim! Ancak sizin bunlardan hiçbiri için boşuboşuna panik olmanıza gerek yok. Yani en azından prezervatif kullandığınız sürece.. E. Acar (1 yıldır HIV ile yaşıyor, en sevdiği yemek ise patlıcan musakka)![]()
SAKLAMBAÇ |
|
|
|
Çalan bir telefondaki ‘’Sizde hiv virüsüne rastlandı, Testiniz pozitif çıktı! ’’ cümlesiyle hayatta ne kadar çaresiz ve güçsüz olduğunuzu anlıyorsunuz! Vücudunuz donuyor, yerinizden kalmak bile istemiyorsunuz, sanki bir anda hayatınız ellerinizden akıp gidiyor!
30 yaşına gelene kadar yıllarca lisede oku üniversitede oku, yüksek lisans yap vs. vs.! Türkiye’de zaten 200-300 hasta varmış, O’nlarda zaten kötü adamlar ve kötü kadınlarmış, benim onlarla ne işin olacak ki!!
İki
cümlelik bir telefon bütün bilginizi, duyumlarınızı silip atıyor! Öleceğim yani? Şimdi ne yapmam gerekiyor? Kime söyleyebilirim? Ailem işim arkadaşlarım sevgilim ne olacak? Ne kadar zamanım kaldı? Binlerce soru dönüyor kafanızda, allak bullak oluyorsunuz!
Alıp başımı gideyim buralardan ve kimse benden bir daha haber almasın diyorum içimden! Yıllarca görmediğiniz düşünmediğiniz insanlar ve olaylar geliyor aklınıza, acısıyla tatlısıyla cokta güzel bir hayatınız oldugunu düşünüyorsunuz! Kolay vazgeçilmiyor yaşanmışlıklardan! Ailemde önceden kanser vakalarıyla karşılaşmış ve onların savaşını görmüştüm. Ben olsam çoktan vazgeçerdim bu hayattan derdim hep! İnsanın başına gelince öyle olmuyormuş anladım, ne zaman, HIV ile tanıştıktan sonra. Bugün 1 Aralık, Dünya Aids Günü ve sizler bu satırları okuyorsunuz.... Telefon görüşmemim ardında tamı tamına 21 ay 10 gün geçti. Yaşıyorum ve yaşamaya devam edeceğim, yakın arkadaşlarım, yakınlarım ve sevgilim benim bir HIV taşıyıcısı olduğumu biliyorlar, beni halen seviyorlar, birlikte oturuyor, kalkıyor, yiyor, içiyor ve uyuyoruz, benden korkmuyorlar veya acımıyorlar! Peki ya ben sizin kardeşiniz, arkadaşınız veya sevgiliniz olsaydım, SİZ ne yapardınız?? Kafanızı şu anda okudugunuz şu ekranından kaldırın ve 2 dakika düşünün lütfen!!
Mertcan |
|
![]() |
|
![]()
HAYATA GÜLÜMSEYEBİLMEK
İnanın sonuçları en az sizler kadar bizlerde merak ediyoruz. Sonuçlar karşısında bazen sevinirken bazen de endişelenip üzülüyoruz. Aslında herhangi bir konuda olumsuz davrandığımızda zaten davayı başından kaybetmişiz demektir. Ama olumlu bir yaklaşım içine girersek, bu en azından yarı yarıya bir şansımız var anlamına gelir. İşte bu nedenle lütfen hayata gülümseyin. Gülümseyin ki, hayat da size gülümsesin..... Unutmayın ki kalbimiz sadece 1 Aralık’ta değil her zaman SİZLERLE....... Dr Mustafa ÖNEL - Dr Hayati Beka
İstanbul Tıp Fakültesi, Mikrobiyoloji ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim
Dalı |
|
İNSANLIĞIN SESİ
![]() |
|
Biraz Nezaket!...
HIV/AIDS bir enfeksiyon hastalığıdır. Kabakulak gibi, Hepatit B ve C gibi, kızamık gibi, suçiçeği gibi... Ama ne yazık ki, belki de hakkında en yanlış ve en ön yargılarla donandığımız enfeksiyon hastalığıdır. Ön yargılarımız biraz da hastalık hakkında “doğru” bilgilere sahip olamayışımızdan. Geçiş yolları Hepatit B ile benzerlik göstermesine rağmen HIV/AIDS’ten daha çok korkulur. Hepatitli hastalar, hastalıklarını rahatlıkla çevrelerindekilerle paylaşabiliyorken, HIV/AIDS hastaları, hastalıklarını saklamak zorunluluğu duyarlar. Neden mi? Sizce neden?... HIV/AIDS; yaş, cinsiyet, ırk, din, dil gözetmiyor. Tıpkı diğer enfeksiyon hastalıkları gibi. Her gün yaklaşık 15 bin yeni AIDS vakasının ortaya çıktığı varsayılıyor. Dünyada AIDS hastalarının sayısı yaklaşık 50 milyon. Hastalık isminin duyulmaya başlandığı ilk yıllarda “eşcinsel” hastalığı olarak bilindi. Oysa hastalık büyük oranda heteroseksüel ilişki ile bulaşıyor. Korunmasız cinsel ilişki, enfekte kan ve kan ürünleri, anneden bebeğe (hamilelikte, doğum esnasında veya doğum sonrası emzirme sırasında) virüs bulaşabiliyor. HIV/AIDS, bir hastalık; bir ceza değil!
Hastalar, hastalıklarını öğrendiklerinde zaten bir üzüntü yaşıyor. Ama
asıl darbe, konuyla ilgili yüzeysel ve yanlış bilgilere sahip olan,
birlikte yaşadıkları diğer insanlardan geliyor. Bu nedenle hastalar, hasta
kimliklerini saklamak zorunda kalıyorlar. HIV/AIDS oladuğu için cerrahi
müdahalesinin yapılması reddedilen, doğum anı geldiği halde hastanelerden
çevrilen hastaların olduğunu biliyor muydunuz?
HAKKINIZ VAR MI? Bir zamanlar bir HIV/AIDS’linin bana sorduğu soruyu sizinle paylaşmak isterim: “sadece hastayız diye, hastalığın geçiş yolu bile sorgulanmadan ön yargılarla dışlanıyor, toplum dışına itiliyoruz. Bu hastalığın kimi ne zaman, ne şekilde bulacağı belirsiz. Böyle davranılmayı hak ediyor muyuz?” Bu soruyu içinizde yanıtlamak isteyen var mı? Hadi bugün bir adım atın. Ön yargılarınızdan uzaklaşmak için iyi bir fırsat.
Yarın 1
Aralık, Dünya AIDS günü. Lütfen! Biraz
nezaket!... |
|
||||||
|