Skip to content Skip to footer

Birleşmiş Milletler AIDS`le Mücadele Programı UNAIDS, 24 Kasım 2009’da güncel verilerin ve değerlendirmelerin yer aldığı küresel AIDS raporunu yayınladı. Rapora göre 2008 yılında, dünya çapında tahmini olarak 2.7 milyon (2.4 milyon – 3.0 milyon arası) kişi HIV ile enfekte oldu. Yeni HIV enfeksiyonlarının en yüksek olduğu 1996 yılıyla kıyaslandığında 2008 yılındaki yeni HIV enfeksiyonlarının % 30 daha az olduğu; son sekiz yıl içerisinde ise % 17 oranında azaldığı görülüyor. Tahmini olarak 430 bin (240 bin – 610 bin) yeni HIV enfeksiyonu ise 15 yaş altındaki çozuklarda görüldü. Rapora göre bunların büyük çoğunluğunun, hamilelik sırasında, doğum esnasında ve emzirme yoluyla gerçekleştiğine inanılıyor.

Rapora göre, 2008 yılında HIV ile yaşayan kişi sayısı dünya çapında yükselmeye devam ederek, tahmini olarak 33.4 milyon kişi (31.1 milyon – 35.8 milyon kişi arası) oldu. 2001 yılı ile karşılaştırlıldığında, 2008 yılında HIV ile yaşayanların sayısının % 20 oranında arttığı, 1990 yılıyla karşılaştırıldığında ise HIV prevalansının yaklaşık olarak 3 kat artış gösterdiği görüldü.

Rapora göre HIV ile yaşayan kişi sayısındaki artış, yeni HIV enfeksiyonlarının fazlalığını yansıtmakla birlikte, antiretroviral terapinin olumlu etkisini de gösteriyor. Aralık 2008 itibariyle yaklaşık olarak 4 milyon kişinin düşük ve orta gelir grubundaki ülkelerde antiretroviral tedavi aldığı, geçtiğimiz 5 yıl içerisinde ise tedavi alan kişi sayısının 10 misli artış gösterdiği görülüyor. Raporda 2 milyon (1.7 milyon – 2.4 milyon arası) kişinin ise 2008 yılında dünya çapında AIDS ile ilintili hastalıklar dolayısıyla hayatını kaybettiği belirtiliyor. Ancak ölümlerin en yüksek olduğu 2004 yılıyla karşılaştırılğında bu rakamın % 10 oranında azaldığı görülüyor.

Rapora göre dünyanın birçok bölgesinde, epideminin sabit bir seyir izlediği görülüyor. Bununla birlikte Doğu Avrupa, Orta Asya ve Asya’nın diğer bazı bölgelerinde, yeni HIV enfeksiyon oranlarının yüksek olması sebebiyle prevalans artmaya devam ediyor. Sahra-altı Afrika ise 2008’de yeni enfeksiyonların % 71’inin bu bölgede görülmesi dolayısıyla yine HIV/AIDS’den en çok etkilenen bölge olarak görünüyor.

Bu rapordaki tahmini rakamlar, ulusal ölçekte HIV sürveyansının ve tahmin yöntemlerinin geliştiğini gösteriyor. Rapora göre bu konudaki ilerlemeler, epideminin küresel, bölgesel ve ulusal düzeylerdeki durumu hakkında daha net ve güvenilir bilgi elde edilmesini sağlıyor. Aynı zamanda da hükümetlerin ve konu ile ilgili diğer paydaşların AIDS ile mücadele yollarını biçimlendirmelerine yardımcı oluyor.

Küresel ölçekte önemini koruyan konular:

Rapora göre dünyada epideminin seyri bakımından bölgesel farklılıklar görülmekle birlikte, bazı konular küresel olarak önemini korumaya devam ediyor:

1) AIDS küresel ölçekte bir sağlık önceliği olmaya devam ediyor.

2) Bölgeler ve ülkeler arasında ve kendi içlerinde coğrafi farklılıklar gözleniyor.

3) Epidemi, bazı değişimler gösteriyor: Örneğin, Doğu Avrupa ve Orta Asya’da daha önce özellikle damar içi madde kullanımı ile ilgili görülen HIV, artık daha fazla oranda cinsel yolla bulaşıyor.

4) HIV önleme çalışmlarında başarı kaydedildiğie dair kanıtlar var: Yıllık olarak yeni HIV enfeksiyonlarında küresel ölçekte azalma görlüyor ve özellikle genç nüfus arasındaki prevalans bir çok ülkede azalıyor. Küresel olarak, anneden bebeğe bulaşın önlenmesine yönelik hizmetlerin % 45 oranında arttığı ve buna bağlı olarak çocuklar arasındaki yeni HIV enfeksiyon oranlarında düşüş görüldüğü belirtiliyor.

5) Tedaviye erişimde yaşanan gelişmeler etkisini gösteriyor: 2008 yılında tedaviye erişim oranının dünya çapında % 42 oranında arttığı ve bu konuda özelikle doğu ve güney Afrika’nın ilerleme kaydettiği görülüyor.

6) “Anahtar gruplar” (key populations) arasında yüksek risk olduğuna dair daha fazla kanıt elde ediliyor: Rapora göre dünya genelinde seks çalışanları arasındaki prevelansın yüksek olduğu uzun zamandır bilinmesine karşın, eşcinsel erkekler ve damar içi madde kullananlar ile ilgili özellikle Sahra-altı Afrika’da ve Asya’nın bazı bölgelerinde çok kısıtılı ver bulunmaktaydı. Son yıllarda ise bu gruplar arasında enfeksiyon oranlarında artış olduğu hemen hemen tüm bölgelerde belgelendi. Bu sebeple rapor, bu gruplara yönelik programların AIDS ile mücadelede önemli rol oynadığının altını çiziyor.

Bu veriler bize ne gösteriyor?

UNAIDS, her ülkenin AIDS ile ilgili stratejilerini belirlerken, epideminin kendi ülkelerindeki durumunu temel alması gerektiğini savunuyor. Rapora göre, güncel veriler, bu konuda başarı kaydedilemediğini, özellikle de “anahtar gruplar” üzerine odaklanmaya öncelik vermekte başarısızılık olduğunu gösteriyor. Rapora göre halen, damar içi madde kullananlar, eşcinsel erkekler, seks çalışanları ve hapishanelerde bulunanlara yönelik programların sayısı yetersiz.

HIV önleme programlarındaki bir başka önemli eksiklik ise HIV ile yaşayan kişilere özel olarak geliştiren programlardaki yetersizlik. UNAIDS bu bakımdan HIV ile yaşayan kişilerin HIV önleme programlarının planlanmasında, uygulanmasında ve izlenmesinde aktif rol oynamaları gerekliliğinin, bu programların insan hakları ilkeleri çerçevesinde gerçekleştirilmesinin ve güçlü yasal korumalar ile destekenmesinin önemini vurguluyor.

2009-2011 planında öncelik alanları:

UNAIDS, 2009 – 2011 arasındaki çalışmalar için 9 öncelik alanı belirlemiş:

· HIV’in cinsel yolla bulaşmasını azaltmak

· Anne ölümlerini ve beeklerin enfekte olmalarını engellemek

· HIV ile yaşayanların tedavi almalarını garantilemek

· HIV ile yaşayanların tüberküloz kaynaklı ölümlerini engellemek

· Madde kullananların efekte olmalarını engellemek

· AIDS ile mücadelenin önünü tıkayan cezalandırıcı kanunları, politikaları, uygulamaları, damgalama ve ayrımcılığı ortadan kaldırmak

· Kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddete son vermek

· Genç insanları kendilerini HIV’den koruyacakları şekilde güçlendirmek

· HIV ile yaşayanlara sosyal koruma sağlamak

Yeni sosyal paylaşım sitesi: AIDSspace.org

Dünyada HIV ile yaşayan 33.4 milyon kişinin ve AIDS ile mücadelenin parçası olan daha başka milyonlarca bireyin birbirleriyle iletişimini sağlamak ve böylece kapasiteyi geliştirmek amacıyla UNAIDS “AIDSspace.org” adli yeni bir sosyal paylaşım sitesi açtığını duyurdu. Sitenin amacı, HIV ile yaşayan ve AIDS ile mücadelede yer almak isteyen herkesi bir araya getirmek. Eğer milyonlarca insan popüler sosyal paylaşım sitelerine bağlanıp fikirlerini, görüşlerini paylaşabiliyorlarsa, neden aynısı bu site üzerinden HIV/AIDS ile ilgili konularda da yapılmasın?

Orta Doğu ve Kuzey Afrika:

Türkiye bu raporda Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi içinde değerlendirilmiş. 2008 yılında bu bölgede yaklaşık 35 bin kişinin [24 bin – 46 bin] HIV ile enfekte olduğu belirtiliyor. 20 bin [15 bin – 25 bin] kişinin AIDS ile ilgili hastalıklardan dolayı hayatını kaybettiği ve toplam 310 bin [250 bin – 380 bin] kişinin bu bölgede HIV ile yaşadığı tahmin ediliyor.

Bu bölge genelinde HIV ile ilgili bilgilendirme sistemlerini geliştiren ülkeler olmasına karşın, rapora göre genel olarak HIV ile ilgli epidemik ve davranışsal bilgilerin “pasif raporlama” sistemleri ile elde edildiği gözlemlenmiş. Bölge ile ilgili stratejik bilgi ekskliğinden dolayı, bu bölgede epideminin durumu ile ilgili çeşitli teoriler ortaya atılıyor. Örneğin, kimileri “kültürel değerlerin” bu bölgede bir çeşit “bağışıklık” sistemi olarak rol oynadığına inanırken, kimileri de HIV bulaşının aslen çok daha fazla olduğunu ama raporlanmadığını düşünüyor. Rapora göre güncel veriler değerlendirildiğinde, ne “kültürel bağışıklık” ne de “kontrolden çıkmış bir epidemi” bu bölgedeki durumu tam olarak yansıtıyor.

Raporda bu bölgede AIDS ile mücadele sistemlerinde büyük bir güçlendirme çalışmasına gerek olduğunun altı çiziliyor. Özellikle öncelikli gruplar hakkında düzenli olarak araştırmalar yapılması ve bunların zaman içinde takibinin yapılması gerekiyor. Bu çalışmaların ayrıca, öncelikli grupların büyüklüğü ve dağılımı ile ilgli araştırmalarla da desteklenmesi gerekiyor.

Rapora göre, bu bölgedeki ülkelerde HIV’in yayılımında önemli olan faktörlerden birisi, çoğunlukla HIV ile yurtdışında çalışırken karşılaşan kişilerin, ülkeye geri dönüşlerinde cinsel partnerlerine bulaştırmaları. İkinci faktör ise “anahtar gruplar” arasındaki bulaşma. Bu bakımdan rapora göre, bu ülkelerde önleme çalışmalarının yoğunlaşması gereken gruplar, yurtdışında çalırken HIV’e maruz kalan erkeklerin kadın partnerleri, madde kullanıcıları, eşcinsel erkekler ve seks işçileri.

Raporda son olarak, bu bölgenin çoğunluğunda tedaviye yönelik çalışmaların zayıflığı vurgulanıyor. 2008 yılında Orta Doğu ve Kuzey Afrika genelinde tedaviye gereksinimi olan kişilerin yalnızca % 14’ünün tedavi aldığı belirtiliyor; ki bu rakam, düşük ve orta gelir grubundaki ülkelerdeki ortalamanın yarısından daha az. Ayrıca bu bölgede HIV konusunda eğitim – bilgilendirme yönünde ilerlemeler kaydedilmiş olmasına karşın, test olan kişi sayısının hala çok az olduğu belirtiliyor.

Raporda Türkiye Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinin içinde değerlendirilmiş olmasına karşın, bu değerlendirme içerisinde Türkiye’ye özgü hiçbir verinin (damar içi madde kullanıcıları arasındaki prevalans dışında) verilmemiş olması ve konu ile ilgili Türkiye’de yapılan hiçbir çalışmadan faydalanılmamış olması ise dikkat çekici.