- Yeni Tanı Aldım
- Tedaviye Erişim
- Tedavi Sürecindeki Testler ve Anlamları
- HIV Enfeksiyonu Tedavisinde Kullanılan İlaçlar
- İlaç Yan Etkileri
- HIV ve Diğer Hastalıklar
- Sosyal Güvence ve Tedavi Ücretleri
- Tedavi Merkezleri
- Ev, İş ve Sosyal İlişkiler
- HIV Enfeksiyonu ve Madde Bağımlılığı
- Evlilik
- Çocuk Sahibi Olma
- Sağlıklı Yaşam
- HIV ve Evcil Hayvan Bakımı
- Temel Haklar
- Pozitif Öyküler
HIV ile yaşayan kişilerin, diğer herkesle aynı haklara sahip olmakla birlikte kimi zaman ayrımcılığa uğrama ihtimalinin daha fazla olduğu düşünüldüğünde, bazı başlıklarda farklı uygulamalar mevcut olabilmektedir. Bu nedenle, HIV ile yaşayan kişilerin haklarına ve bu hakların uygulanmasına odaklanmak önemlidir. Bu bağlamda temel haklar, kişilerin herhangi bir ayrımcılığa uğramadan eşit bir şekilde muamele görmelerini sağlamak için hayati öneme sahiptir.
Bu bölümde temel haklar ve bahsi geçen farklı uygulamalar üzerine yoğunlaşılmaktadır.
Mahremiyet
Türkiye’de HIV enfeksiyonuna karşı toplumsal bilinç düzeyi yeterli seviyede değildir ve bu nedenle HIV ile yaşayan kişiler, sağlık durumları başka kişiler tarafından öğrenildiği andan itibaren farklı hak ihlalleri ve sosyal izolasyon riskleriyle karşı karşıya kalabilmektedir. HIV enfeksiyonu, birçok ülkede olduğu gibi Türkiye’de de, hasta mahremiyetine verilen önem açısından değerlendirilmektedir. HIV ile yaşayan kişilerin mahremiyeti, kanunlar ve yönetmelikler tarafından korunmaktadır. Türkiye’de başta sağlık çalışanları olmak üzere ilgili herkes, HIV testleri ve sonuçları hakkında gizlilik ilkesine bağlıdır ve HIV ile yaşayan kişilerin mahremiyeti konusunda hassasiyet ile hareket etmeleri gerekmektedir. Ancak, toplumda HIV enfeksiyonu hakkında hala yeterli bir farkındalık olmadığından, HIV ile yaşayan kişiler sıklıkla ayrımcılığa ve dışlanmaya maruz kalabilmektedir. Bu nedenle, kişilerin mahremiyeti konusunda yeterli bilgi sahibi olunması ve toplumsal farkındalığın artırılması, haklarının korunması açısından oldukça önemlidir.
Anayasa Mahkemesi’nin 2014/19081 başvuru numaralı T.A.A kararında, kişisel veri kavramı detaylı bir şekilde açıklanmıştır. Buna göre kişisel veri, kişiye ilişkin her türlü bilgiyi içermektedir. Sadece isim, soyisim, doğum tarihi ve doğum yeri gibi kimlik bilgileri değil, aynı zamanda telefon numarası, plaka numarası, pasaport numarası, sağlık bilgileri, genetik bilgiler ve daha birçok bilgi kişisel veri niteliği taşımaktadır. Bu kapsamda, HIV ile yaşayan bir kişinin sağlık bilgileri de kişisel veriler arasında yer almaktadır ve Anayasa’nın 20. maddesi tarafından korunmaktadır.
Sonuç olarak, Anayasa’da düzenlenen 20. Madde kapsamında, HIV statüsü sağlık durumu olup özel nitelikli kişisel veridir. Kişinin özel hayatına içkin bir bilgi olmasının yanında, kişisel sağlık verisi olması itibariyle de üstün koruma kapsamındadır. Bu nedenle, kişilerin rızası olmadan sağlık bilgilerinin paylaşılması, hem Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na aykırıdır hem de Anayasa’nın 20. maddesine karşı bir ihlal teşkil etmektedir ve Türk Ceza Kanunu kapsamında suç olarak düzenlenmiş durumdadır.
Kan ve Organ Bağışı
Kan ve organ bağışı, HIV enfeksiyonunun bulaşma riskini azaltmak amacıyla ciddi bir şekilde düzenlenmiştir. Özellikle kan bağışında, kan ve kan ürünleri taranarak HIV enfeksiyonunun geçişi engellenmektedir. Bu önlem, 1987 yılında alınmış olup, kan bağışlarında ileri tetkikler yapılması ve bağışçının HIV pozitif olması durumunda kanın imha edilmesi gerektiği belirtilmektedir. Benzer şekilde, organ ve kemik iliği nakillerinde de bu yöntem uygulanmakta ve kişilerin bağışçı olabilmesi için önceden HIV testlerinden geçmesi gerekmektedir. HIV kan ve kan ürünleri ile bulaşabilen bir enfeksiyon olduğundan HIV ile yaşayan kişiler kan, organ veya kemik iliği bağışında bulunamazlar.
Askerlik Hizmeti
Bu bölümde HIV ile yaşayan askerlik yükümlülerinin veya mevcut askeri personelin izlemesi gereken adımlar anlatılmaktadır. Nitekim, HIV ile yaşayan kişilerin askerlik ve polislik gibi kamu görevlerinde çalışmasıyla ilgili kısıtlamalar mevcuttur.
Türk Silahlı Kuvvetleri personellerinde aranan sağlık koşulları Türk Silahlı Kuvvetleri Sağlık Yeteneği Yönetmeliği ile belirlenmektedir ve bu yönetmelikte sağlık durumuna göre personelin nasıl gruplandırıldığı, hastalıkların bu gruplara göre nasıl değerlendirileceği belirtilmektedir. Maddeye göre kişiler askerliğe elverişli ve askerliğe elverişli değil olmak üzere iki gruba ayrılır. HIV enfeksiyonu ise yönetmeliğin hastalık ve arızalar listesinde D grubu hastalıklar arasında yer almakta ve askerliğe elverişli değildir olarak sınıflandırılmaktadır.
Dolayısıyla askerlik yükümlülüğü olan kişiler de HIV tanısı aldıkları durumlarda askerliğe elverişli değillerdir ve muafiyet işlemlerini tamamlamaları gerekmektedir. Öncelikle, askerlik muafiyet işlemlerinizi tamamlamak için herhangi bir askerlik şubesine başvurarak bulaşıcı bir enfeksiyonunuz olduğunu ve muafiyet için sevk almak istediğinizi belirtmeniz yeterlidir. Şube tarafından sevk edildiğiniz hastaneye tüm rapor ve sonuçlarınızla başvurmanız işinizi kolaylaştıracak olsa da uygulamada kimi zaman hastane tarafından yeniden tarama ve doğrulama testleriniz yapılabilmektedir.
Tüm testler sonuçlandığında doğrulanmış HIV Enfeksiyonu nedeniyle askerliğe elverişli olmadığınıza dair bir rapor düzenlenecektir. Bu raporu askerlik şubesine teslim etmeniz gerekmektedir. Şube ya da hastanede adresinize belge gönderileceğini söyleyen bir yetkiliyle karşılaşmanız halinde mahremiyet kuralları gereği bunun mümkün olmadığını, tüm işlemlerin elden yapılması gerektiğini yazılı bir başvuru ile belirtebilirsiniz.
Askeri hastanelerin kapanmasının ardından yerlerine geçen sivil hastanelerde uygulama farklılıkları zaman zaman yaşanmaktadır. Sivil hekimler, HIV enfeksiyonunun kronik bir hastalık olmasından dolayı askerliğe elverişli olduğunuzu düşünebilir ve bu yönde rapor hazırlamak isteyebilir. Hekiminize yukarıda bahsedilen yönetmelik ve yönetmelik maddelerini iletmeniz faydalı olacaktır.
Askerlik hizmetinizi gerçekleştirirken ise, kan bağışı ya da portör muayene sırasında HIV enfeksiyonu tanısı alan askeri personel doğrudan hastaneye sevk edilerek doğrulama testleri yapılır. Doğrulama testi sonucu gelene kadar hastanede yatış verilebilir veya hava değişimine gönderilir. Test sonucu doğrulandığında ayrılış işlemleri tamamlanarak kişinin askerlikle ilişiği kesilmektedir. Benzer şekilde, HIV ile yaşayan kişilerin polis olmalarına da izin verilmemektedir. Bilinmelidir ki, bu mesleklere ilişkin kanuni düzenlemelerde açıkça yer aldığı için istisnai olarak HIV statüsüne özel olarak bakılmaktadır.
Evlilik
Bugün birçok kişi evlilik prosedürleri içinde yer alan Anti HIV testi sayesinde HIV enfeksiyonundan haberdar olmaktadır. Evlenmek için atılan bu ilk adımda alınan tanı çiftler üzerinde oldukça etkili olmakla birlikte yönetilebilir bir durumdur. Öncelikle eş adayınız da sonucu öğrendiyse hemen danışmanlık alabileceğiniz merkezlere başvurmalı ve doğru kaynaktan bilgilenmelisiniz.
HIV enfeksiyonu yasal olarak evlenmeye engel teşkil etmemektedir. Eğer raporu almak için başvurduğunuz merkezdeki hekim aksi yönde bilgiler paylaşırsa hemen derneğimizle iletişime geçin. Evlilik, ev yaşamı ve evliliğin doğasında yer alan cinsel ilişki eş adayınızın sağlığı için risk oluşturmamaktadır. Önemli olan tanıyı almış olmanız ve tedaviye erişiminiz. Tedavi olduğunuz sürece sağlıklı bir ömrünüz olacaktır. İnsanların bir kısmı çocuk sahibi olma motivasyonuyla evlenme kararı almaktadır. Unutmayın ki HIV ile yaşıyor olmanız sağlıklı çocuk sahibi olmanıza engel değildir.
Türkiye’de anlamlı sayıda kişi evlilik öncesi muayene sırasında yapılan HIV testi ile tanı almaktadır. Bu bağlamda kişinin tedaviye erişimi ve sağlığının korunması için etkili bir araç olan evlilik öncesi muayenede HIV testi, danışmanlık verilerek ve kişinin rızası olması durumunda uygulanabilir. Evlilik işlemlerine ait detaylı bilgi için tıklayınız.
Çocuk Sahibi Olma
HIV her ne kadar cinsel yolla bulaşan bir enfeksiyon olsa da cinselliği yaşamaya engel olan bir enfeksiyon değildir. Kişilerin evlenme hakları baki kaldığı gibi üreme ve çocuk sahibi olma hakları da vardır. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir kaç tıbbi konu bulunmaktadır. Çocuk sahibi olmaya yönelik detaylı bilgi HIV ile Yaşamak bölümünde Çocuk Sahibi Olmak bölümünde anlatılmıştır.
Eğitim
HIV ile yaşıyor olmak örgün eğitim almaya engel değildir. HIV’in sosyal ilişkilerle bulaşmıyor olmasından dolayı okul içinde eğitim/öğretim faaliyetleri sırasında herhangi birine HIV geçişi mümkün değildir. Ancak askeri lise, üniversite, polis akademileri gibi özel okulların öğrenci alımları sırasında ilgili mevzuatta özel olarak düzenlenmiş olduğu için HIV taraması yapılır ve HIV ile yaşayanlar bu okullara kabul edilmezler.
HIV Testi
Umumi Hıfzısıhha Kanunu’nun 64, 65, 66 ve 67’nci maddeleri uyarınca HIV/AIDS bakımından riskli şahıs ve gruplarda tarama maksadıyla tetkiklerin uygulanması sağlık kurumlarının yetkisi dahilindedir. 1987 yılında Kan ve Kan Ürünleri Yönetmeliği’ne yapılan ek ile tüm kan ve kan ürünlerinin HIV yönünden taranması zorunlu hale gelmiştir. Fuhuşla Mücadele Tüzüğü gereğince genelevlerde çalışan veya hakkında sağlık tedbiri uygulanan seks işçilerine HIV ve diğer CYBE testleri yapılması zorunludur.
Kişinin rızası olmamasına rağmen HIV testi yapılması, kişiye rızası olmadan tıbbi müdahalede bulunmak anlamına gelmektedir ki bu Anayasa’nın 17. maddesi başta olmak üzere Hasta Hakları Yönetmeliği ve Tıbbi Deontoloji Nizamnamesi gibi birçok mevzuat hükmünde açıkça yasaklanmıştır.
Herkes herhangi bir hastanede ya da test merkezinde HIV testi yaptırma hakkına sahiptir. Bu testler, Türkiye genelinde uygulanan sağlık hizmetleri sunumu modeline göre standart muayene prosedürü kapsamında, geçerli bir kimlik belgesi ile yapılır. Anonim test merkezlerinde ise herhangi bir kimlik bilgisi paylaşmadan test yapılmaktadır.
Çalışma Hayatı
HIV, çalışma hayatına etki eden bir enfeksiyon değildir. Tüm vatandaşlarının yaşam standartlarını yükseltmek, çalışma yaşamını geliştirmek, çalışanları korumak ve işsizleri ekonomik yaşama kazandırmak için gereken tedbirleri almak devletin yükümlülüğüdür. Bu nedenle Anayasa’nın 48. maddesi; herkesin, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğunu, 49. maddesi ise çalışmanın herkes için bir ödev ve hak olduğunu güvence altına almıştır.
Uluslararası pek çok yasal düzenleme ile de çalışma hakkı güvence altına alınmış ve ülkemiz bu uluslararası sözleşmelere taraf olarak, konuyu iç hukukunun parçası haline getirmiştir. Dolayısıyla HIV ile yaşayan kişiler, ulusal ve uluslararası mevzuat kapsamında herkesle eşit bir şekilde, hiçbir ayrıma tabi tutulmaksızın çalışma hakkına sahiptir.
İşverenler; işçileri hastalandığında onları çalışmaya zorlayamayacağı gibi, tedavisi için gerekli izinleri vermek, gerekli olduğunda işyerinde acil tedavi imkanlarını sağlamakla yükümlüdür. İşe alımlarda ve işin devamında kişilerin yaşam tarzına, cinsel yönelimine, cinsel yaşamına, medeni haline, sağlık durumuna ilişkin sorular sorulması ve edinilen bilgilerin üçüncü kişilerle paylaşılması, özel hayatın gizliliğini ihlal etmektedir.
Özellikle belirtmek gerekir ki, işe alım için istenebilecek testler arasında İşyeri Hekimi ve Diğer Sağlık Personelinin Görev, Yetki, Sorumluluk ve Eğitimleri Hakkında Yönetmeliği ekinde yer alan “İşe Giriş / Periyodik Muayene Formu” gereği HIV testi bulunmamaktadır. Keza Türkiye’nin üye olduğu Birleşmiş Milletler’in özel uzmanlık kuruluşlarından biri olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) çalışma hayatıyla ilgili getirdiği düzenlemeler arasında “HIV/AIDS ve Çalışma yaşamıyla ilgili ILO uygulama ve davranış kuralları” da bulunmaktadır. İlgili kurallar gereği; ‘’HIV/AIDS muayenesi, iş için başvuran ya da halen çalışan insanlardan talep edilmemelidir.’’ Bu hükümler ışığında, işe giriş için HIV testi istenmesi hukuka açıkça aykırıdır. Kendisinden HIV testi istenen işçi adayı bu talebin hukuka aykırı olduğunu belirtmelidir. Başvurucunun bu sebeple işe alınmaması TCK madde 117 kapsamında iş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçuna da vücut verecektir.
Ancak örnek vermek gerekirse polisler, bekçiler ve askerlerin işe giriş sağlık muayenelerinde, bu mesleklere ilişkin kanuni düzenlemeler uyarınca HIV statüsüne özel olarak bakılmaktadır. Dolayısıyla, bu haller dışında ve tıbbi gereklilik olmaksızın (örneğin işe girişlerde ve periyodik muayenelerde) ve izniniz olmaksızın HIV testi istenmesinin hukuki bir dayanağı bulunmamaktadır ve hukuka aykırıdır.
Psikolojik taciz; reddetme, yalnızlaştırma, yıldırma, aşağılama, düşmanca davranma, adil davranmama gibi farklı şekillerde ortaya çıkabilir. Psikolojik taciz uygulamaları, ayrımcılık içerdiği ve işverenin eşit davranma borcuna aykırılık teşkil ettiği için hukuka aykırıdır. Bu durum işçiye, iş sözleşmesini haklı nedenlerle feshetme hakkı verir.
Son olarak kişinin HIV ile yaşıyor olması, işverene haklı ya da geçerli nedene dayanarak iş sözleşmesini tek taraflı feshetme hakkı vermeyecektir. İşveren işçinin iş ilişkisini sonlandırmadan önce başka çözüm yolları bulup bulamayacağını da araştırmak zorundadır. Feshin son çare olması ilkesi olarak anılan bu hale aykırı fesihler de hukuka aykırı nitelik taşıyacaktır. Sonuç olarak işverenin iş güvencesi kapsamında olsun ya da olmasın başvurucu ile arasındaki iş sözleşmesini sırf işçinin HIV ile yaşaması gerekçesiyle feshetmesi, hukuka aykırı bir nitelik taşıyacaktır.
Sağlık Hizmetlerine Erişim
Herkesin sağlık hizmetlerine eşit erişim hakkı bulunmaktadır. Irk, dil, din, cinsiyet, cinsel yönelim, etnik köken, sosyoekonomik durum, sosyokültürel durum vb gibi sebeplerle kimse sağlık hizmetlerine erişmekten men edilemez.
Unutmayın ki Hasta Hakları Yönetmeliği kapsamında sağlık hizmeti alırken, özetle;
- Sağlık hizmetlerinden eşit ve adil şekilde faydalanma hakkına,
- Sağlık kurum ve kuruluşunu seçme hakkına,
- Modern tıbbi bilgi ve teknolojinin gereklerine uygun olarak teşhis konulmasını, tedavinin yapılmasını ve bakımını isteme hakkına,
- Durumunuzun gerektirdiği tıbbi özenin gösterilmesini talep etme hakkına,
- Sağlık bilgileriniz ve sürecinize dair her türlü bilgilendirilmesinin yapılması hakkına,
- Mahremiyetinize saygı gösterilmesi hakkına,
- Rızanız olmayan veya rızanıza uygun olmayan tıbbi müdahalelere tabi tutulmanızı engelleme hakkına,
- Bilgilerin gizli tutulmasını talep edebilme hakkına,
sahipsiniz. HIV ile yaşayan kişilerin enfeksiyon hastalıkları dışındaki birimlerden faydalanırken de uygulanması gereken standardın dışında kalan hiçbir uygulama hukuken kabul edilemez. Kimse HIV enfeksiyonu nedeniyle ihtiyaç duyduğu sağlık hizmetini almaktan yoksun bırakılamaz. Ek olarak, HIV ile yaşayan kişilere herhangi bir tıbbi müdahale sırasında standart enfeksiyon kontrol ve sterilizasyon kurallarını uygulamak yeterlidir. Standart uygulamaların dışındaki tüm işlemler hasta haklarının ihlali sayılmaktadır.
Haklarınızın ihlal edildiğini düşündüğünüz noktada başvurabileceğiniz şikayet mekanizmalarını kısaca özetleyecek olursak;
- Sağlık hizmetine erişim ihlali yaşadığınız hastanenin hasta hakları birimine ve başhekimliğe şikayet edebilirsiniz. Başvurularınızı sözlü değil yazılı yapmanız daha etkili ve sonuca yönelik bir yöntem olacaktır.
- 184 SABİM hattını arayarak ve/veya CİMER üzerinden yazılı şikayette bulunabilirsiniz.
- Türk Tabipler Birliğine ve Sağlık Müdürlüğüne şikayet dilekçesi yazabilirsiniz.
- İhlal, aynı zamanda suç oluşturuyorsa, Cumhuriyet Savcılığına şikayet dilekçesi verebilirsiniz. Yine özel hukuk bağlamında ihlal nedeni ile maddi-manevi tazminat davası açabilirsiniz.
- İç hukuk yolları tüketilmişse ve sonucun adalete uygun olmadığı inancındaysanız, Anayasa Mahkemesi’ne ve sonrasında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bireysel başvuru yapabilirsiniz.
Savunuculuk ve Hak Arama
Herkes kanun önünde eşit olduğu kadar, adli süreçlerde hak ve hürriyetlerini savunma ve arama hakkına da eşit oranda sahiptir. Ancak HIV ile yaşayan kişilerin karşılaştıkları hak ihlalleri sonrası yargı yolunu kullanma motivasyonları, davaların 3. kişilere açık yapılıyor olması, kamuya açık tüm belgelerde kişinin kimliği ve tanısının açıkça yer alıyor olması nedeniyle daha düşük olabilmektedir. Hak ararken ifşa olmak ve bu sebeple toplumsal ön yargılara maruz kalmak gibi korkular, kişilerin yaşanan hak ihlalini kabullenme gibi yollara gitmesine neden olabilmektedir.
Ancak 2014/19081 başvurulu numaralı T.A.A başvurusunda Anayasa Mahkemesi, Şubat 2017 tarihli kararında, 2010 yılında iş mahkemesinin T.A.A’nın davaya konu enfeksiyonunun toplumsal etkileri ve olası zararlarını gerekçe göstererek yargılamanın 3. kişilere kapalı yapılması talebini reddetmiştir. Kararda, iş mahkemesinin söz konusu red kararının Anayasa’nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkını ihlal ettiğine ve başvurucuya tazminat verilmesi gerektiğine hükmedilmiştir. Bu karar HIV ile yaşayanların kimlik ve sağlık bilgilerinin yer aldığı tüm mahkemelerde emsal karar olarak kullanılacak ve yargılamanın 3. kişilere kapatılmasının Anayasal bir hak olduğunu gösterecektir.