Skip to content Skip to footer

 

Şiddet, hem uluslararası insan hakları koruma mekanizmalarında hem de ulusal hukuk kurallarınca, gerekçesi her ne olursa olsun kabul edilemez bir durum ve temel insan hakları ihlalidir. Şiddet önlenmeli ve gerçekleşmesi durumunda cezalandırılmalıdır. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin önlenmesi için en temel alınabilecek uluslararası sözleşmeler aşağıdaki gibidir;

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi  (İHEB)

Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesi  (CEDAW)

İstanbul Sözleşmesi (Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi)

Bu sözleşmeler, imzacı ülkelere toplumsal cinsiyete dayalı şiddeti önlemek için gerekli önlem ve koruma tedbirlerinin alınması ve şiddete dayalı ihlal durumlarının cezalandırılması yükümlülüğünü verir.

İstanbul Sözleşmesi’nde toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin sadece kadınları değil, erkekleri de etkileyebileceği vurgulanmış ve Toplumsal Cinsiyete Dayalı İltica Talepleri (md.60) maddesinde;

– Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetin zulüm olarak ve tamamlayıcı/ikincil korumayı gerektiren ciddi bir hasar biçimi olarak tanımlanabilmesi için yasal tedbirlerin alınması,

– Tüm gerekçelerin toplumsal cinsiyete duyarlı biçimde yorumlanmasını ve bu yorumlama ile zulüm görme tehlikesi tespit edilirse başvuru sahiplerine mülteci statüsünün tanınmasını,

–  İltica başvurusu yapanlar için ülkeye kabul usulleri ve destek mekanizmalarının toplumsal cinsiyete duyarlı olmasının yanı sıra, mülteci statüsünün korunması ve toplumsal cinsiyete duyarlı uluslararası koruma başvurusu ve sığınma usullerinin oluşturulması için gerekli tedbirlerin alınmasına yönelik kararlara yer verilmiştir.

Yine İstanbul Sözleşmesi’nde Temel Haklar, Eşitlik ve Ayrımcılık Yapılmaması (md.4) maddesi ile sözleşme hükümlerinin cinsiyet, toplumsal cinsiyet, ırk, renk, dil, din, görüş, köken, mülk, cinsel yönelim, cinsiyet kimliği, sağlık durumu, engellilik, medeni durum, göçmen ya da mülteci olma ya da başka bir statü gibi herhangi bir temele dayalı ayrımcılık yapılmaksızın herkes için uygulanması gerektiği belirtilmiştir.

Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun (6284)şiddet ya da şiddet uygulanma tehlikesi olması halinde herkesin bu durumu resmi makamlara şikayet edebileceğini söyler. Kanun, şiddete karşı alınabilecek tedbir kararları ve uygulanmasına yönelik esasları, Şiddet Önleme Merkezlerinin kurulması ve yürütülmesine dair esasları,  şiddet mağdurları için maddi ve sosyal yardım esaslarını düzenler.

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu  (YUKK); cinsiyete dayalı şiddete maruz kalmış kişileri özel ihtiyaç sahibi olarak tanımlar . Şiddet mağdurları, ihtiyaç duydukları tıbbi tedaviyi alma hakkına sahiptir ve şiddetten kaynaklı mağduriyet ortadan kalkıncaya kadar sınır dışı edilemezler.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nca hazırlanan 2016 – 2020 Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Ulusal Eylem Planı’nda mültecikadınların şiddetten korunmasına yönelik faaliyetler planlanmıştır. Bunlardan bazıları ;

– mülteci kadın ve çocukların koruyucu ve önleyici hizmetlerden faydalanmasının sağlanması,

– Şiddet Önleme ve İzleme Merkezlerinin (ŞÖNİM) hizmetlerden mülteci kadınların da yararlanabileceği şekilde düzenlenmesi,

– ALO 183 Sosyal Destek Hattından mülteci kadınların da yararlanmasının sağlanması,

– Şiddetle mücadele için hazırlanacak materyallerde mültecilerin göz önünde bulundurulması, mülteci kadınların yerel ve ulusal düzeydeki çalışmalara dahil edilmesidir.