Skip to content Skip to footer

“L’enfer c’est les autres.” (Cehennem başkalarıdır.)

Jean-Paul Sartre

 

Hukuk fakültesinde dersler genelde teorik işlenir. Öğrendiklerimizi hayata adapte etme kısmı ise staj ve sonrasına bırakıldığından içi boş kavramları doldurma görevi de hayata kalırdı…

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün Sözleşmelerinde, Anayasamızda, İş Kanunumuzda ve daha nice hukuki düzenlemede açıkça yer alan ayrımcılık yasağı da fakültede öğrendiğim onlarca kavramdan biriyken, iş hayatının somut ve bir o kadar da soğuk olaylarıyla sadece bir kavram olmaktan çıktı benim için. Bu derin konu içinde bugün HIV statüsündeki çalışanlara uygulanan ayrımcılıkların birkaçına değinme arzusundayım.

  1. Çalışma Hayatında Ayrımcılık Yasağı Nedir?

Ayrımcılık yasağı, mevcut hukuki düzenlemelerde eşitlik ilkesi ile birlikte anılmaktadır. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 14. maddesi, Anayasa’nın 10. İle 25.  maddesi ve 4857 sayılı İş Kanunu’nun 5. maddesinde ayrımcılık yasağı olarak yorumlanan eşit davranma borcu düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler uyarınca, iş ilişkisinde dil, ırk, renk, cinsiyet, engellilik, siyasal düşünce, felsefî inanç, din ve mezhep ve benzeri sebeplere dayalı ayrım yapılamaz. Temellerini özel hayatın gizliliği ilkesinden alan Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca ise kişilerin ırkı, etnik kökeni, siyasi düşüncesi, felsefi inancı, dini, mezhebi veya diğer inançları, kılık ve kıyafeti, dernek, vakıf ya da sendika üyeliği, sağlığı, cinsel hayatı, ceza mahkûmiyeti ve güvenlik tedbirleriyle ilgili verileri ile biyometrik ve genetik verileri özel nitelikli kişisel veridir ve izinleri olmaksızın elde edilemez, işlenemez.

Elbette bu düzenlemelerle aynı niteliklere sahip kişilere eşit ve adil davranılmasının sağlanması, farklı olan ve desteğe ihtiyacı olan kişilere ise gerekli imkanların tanınması amaçlanmaktadır. Örneğin, çalışanın HIV statüsünün işine hiçbir etkisi yokken, belki de cehaletten veya daha da tehlikelisi bilgi kirliliğinin yol açtığı yarı cehaletten doğan korkuyla işe alım aşamasında HIV testinin zorunlu tutulmasının ve bunun sonucunda HIV statüsündeki kişilerin işe alınmamasının veya çalışma arkadaşlarına kişinin HIV statüsünün ifşa edilmesinin engellenmesi amaçlanmaktadır.

  1. HIV Statüsündeki Kişilerin Maruz Kaldığı Ayrımcılık Yasağı İhlali Örnekleri Nelerdir?

Uluslararası Çalışma Örgütü, HIV/AIDS ve çalışma yaşamıyla ilgili yürüttüğü incelemeleri neticesinde HIV Pozitif bireylerin sıklıkla işe giriş aşamasında ayrımcılığa maruz kaldığı tespit edilmiş bu konuyu da kapsayan davranış kuralları[1] yayınlanmıştır.

İşe giriş sürecini gözümüzde canlandırmaya çalışalım; adayımız işe başvuru formunu doldurarak CV’sini İnsan Kaynakları departmanına (İK) veya bu görevi üstlenen kişiye iletir. İK çalışanı CV’yi inceler, ilk görüşmesini yapar ve olumlu geçen görüşmenin ardından kişiyi potansiyel çalışma arkadaşları ile mülakata çağırır. Mülakatı olumlu geçen çalışan adayı heyecanlı, potansiyel çalışma arkadaşları ise iş yükleri azalacağı için heveslidir. İkinci görüşme de olumlu geçince İK çalışanı işe girişte aranan belgeler listesini iletir, hatta süreci hızlandırmak için çalışanın SGK girişini yapar, belgeleri de ilk haftasında tamamlayabileceğini bildirir. Ayrımcılık yasağı ihlalinin kıvılcımlarından habersiz çalışan adayı, yeni bir işe başladığını sevdiklerine ve sosyal medyada gerçekleştirdiği profil güncellemesiyle iş dünyasındaki çevresine duyurur. Fakat işe giriş evrakları arasında işe giriş muayenelerine ilişkin bir satır ve tavsiye niteliğinde bir laboratuvar ismi yer almaktadır. Yukarıda değindiğimiz ILO Davranış Kuralları’ndan bihaber işveren, İK çalışanı, işyeri hekimi ve laboratuvar işe giriş muayene listesine HIV testini eklemiştir. Çalışanın HIV testini yaptırmayı reddetmesi neticesinde ise deneme süresinde apar topar fesih gerçekleştirilir ve konunun üzeri kapatılır, çalışan ise yeni bir iş bulamama endişesiyle veya haklarını bilmediği için hiçbir hukuki yola başvurmaksızın yeniden iş aramaya başlar.

Yukarıda değindiğim ayrımcılık yasağı ihlalinin bir pratik çalışmadan alındığını ve gerçeği yansıtmadığını belirtmek istesem de HIV ile yaşayan kişilerin yaşadıkları hak ihlallerine ilişkin mücadele eden dernekler; benzer konuların kendilerine her gün taşındığını, bu ayrımcılığın sadece işe alım aşamasıyla sınırlı kalmadığını, performans yönetimindeki eşitsizlik ile mobbing vakalarına ve fesih süreçlerine de yansıdığını söylemek durumundayım. Ayrımcılığın kökeninde ise HIV pozitif bireylerle aynı çatıda yaşayan, gülen, dans eden, seven, nefes alan kişilerin cehaleti olduğu apaçık gözler önüne serilmektedir. Bu bilgisizliğin ise medya ve politikalarla desteklendiği aşikar olduğundan, çözüm sadece birazdan açıklayacağım hukuki yollar değil işverenlerin, çalışanların, derneklerin, kamu kurumlarının, medyanın, “influencer”ların, kısacası herkesin B=B’den yani HIV statüsündeki kişilerin tedavi görerek bulaş riski olmadan hayatını sürdürmesinin[2] mümkün olması, kişilerin HIV statüsünü paylaşmak zorunda olmadığı gibi konuları öğrenmesinden ve konuşmasından geçiyor.

  1. Ayrımcılık Yasağına Karşı Başvurulabilecek Hukuki Yollar Nelerdir?

Bir çalışanın HIV statüsü sebebiyle ayrımcılığa uğraması ve statüsünün ifşası neticesinde, sağlık verisinin ifşası sebebiyle özel hayatın gizliliğini ihlal (TCK m.134) sebebiyle suç duyurusunda bulunabilir, Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’nun 6. maddesine aykırılık sebebiyle veri sorumlusu ve Kişisel Verileri Korunma Kurumu’na başvurabilir, iş mahkemeleri nezdinde ayrımcılık yasağının ihlali sebebiyle dava açarak dört aylık ücreti tutarında ayrımcılık tazminatı ile yoksun bırakıldığı haklarını (iş fırsatları, duyurusunun yol açtığı maddi ve manevi zararları) talep edebilir. (İK m. 5) Tazminat taleplerinin karşılanabilmesi için zararın ve ayrımcılık yasağının ihlal edildiğinin ispat edilmesi gerektiğinden bu süreç genelde usuli zorlukları beraberinde getirir.

Bu süreçler ne yazık ki HIV pozitif statüsünde yaşayan kişilerin ilaca erişim hakkını etkileme, statüsünün dava dosyaları aracılığıyla ifşa olma, yeni iş başvurularında referans aşamasında sorun yaşama riskleri taşıyan uzun ve yorucu süreçlerdir. Bu nedenle, bir kez daha önleyici hukukun, iletişimin, bu konuları her yaştan, meslekten, sosyal statüden kişilerle paylaşmanın önemini vurgulama ihtiyacı hissetmekteyim.

Ayrımcılık yasağının perdesini araladığımızda altından cehaletin çıktığını fark etmemi sağlayan, kendi cehaletimle yüzleşerek önce kendimi sonra etrafımı aydınlatmak için harekete geçmeme aracı olan ve birbirimizin cehennemi olmamamız için sesini çıkaran tüm ilim insanlarına ve dostlara teşekkürlerimle…

Bilgesu Demirel

 

[1] https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/—ed_protect/—protrav/—ilo_aids/documents/publication/wcms_114155.pdf

[2] B = B nedir? Araştırınız, kim bilir, belki başka değerli bilgiler de edinirsiniz. J